Beşiktaş, Küçük Bir Köydü
Trabzonspor, bir zamanlar nasıl Türkiye şampiyonu oldu biliyor musunuz? Kendine güvendi, kendini dinledi, kendini anladı ve çok çalıştı. Peki Trabzonspor’un on beş yıldır neden şampiyon olamadığını anlayabildiniz mi? Nedeni çok basit! Kendine küstü; aslını ve özelliğini unuttu, “büyük” diye tanımlanan rakiplerin karşısında psikolojik olarak ezildi.
Son yıllarda Beşiktaş’la oynadığımız maçları bir gözümüzün önüne getirelim. Sahada ne yaptığını bilmeyen, güvensiz, telaş içindeki oyuncular; kenarda, şaşkın bakışlı, yüzünden korku okunan teknik adamlar; tribünde “Aman boşver! Nasılsa yine yenileceğiz.” diyen taraftarlar. Şimdi söyleyin Allah aşkına! Böyle bir tablodan iyi bir sonuç çıkarmak mümkün mü?
***
Hafızamızı biraz zorlayalım; bizim Beşiktaş karşısında yakın zamanda mahkum olduğumuz tabloyu onların da uzun bir dönem yaşadığını hatırlayalım. Ve, o kabus dolu dönemden, kendi özlerine, kendi üretimlerine dönerek nasıl kurtulduklarını gözümüzün önüne getirelim. Trabzon’un; Şenol, Turgay, Necati, Kadir, Ali Kemal ve Hüseyin gibi çocuklarını inceleyerek kendi Gökhan, Rıza, Ziya, Ali ve Feyyaz’larını nasıl yetiştirdiklerini düşünelim. Düşünelim de, bizi izleyerek bizi geçen rakibimizin mevcut sayısal üstünlüğünün kalıcı olamayacağına inanalım.
***
Trabzonspor, bir ilin takımı; ama ülke çapında çok sayıda taraftarı var. Beşiktaş ise, bir ilçenin takımı; onun da seveni çok fazla. Biz Trabzonluyuz, Trabzon’u az çok biliyoruz. Peki, Beşiktaş hakkındaki bilgilerimiz ne durumda?
Büyük Laorusse ansiklopedisindeki bilgilere göre; Beşiktaş, Marmara bölgesinde, İstanbul iline bağlı bir ilçe. Nüfusu, Trabzon’unki kadar, yüzölçümü ise sadece 11 kilometre kare. Ansiklopediden okumaya devam ediyoruz: “İstanbul alındığında Beşiktaş küçük bir köydü. Kanuni Sultan Süleyman’ın süt kardeşi Trabzonlu Şeyh Yahya Efendi’nin Çırağan Sarayı karşısında yaptırdığı tekke, ardından Kaptanıderya Barbaros Hayrettin Paşa’nın bugünkü Deniz Müzesi’nin bahçesine yaptırdığı yalı, semtin öneminin artmasına neden oldu.”
Tarihte, hesapta bir karışıklık olmasın. İstanbul, Fatih Sultan Mehmet tarafından 1453 yılında fethediliyor. Aynı Fatih, Trabzon’u ise 1461 yılında imparatorluk topraklarına katıyor. Pontus’tan alınan Trabzon, o devletin başkenti. “Küçük bir köy” olan Beşiktaş ise bir asır daha öyle kalıyor. Ta ki, bir Trabzonlu kalkıp da vatandaşın ilgisini o köye çekene kadar.
Bugün, Beşiktaş’ın göbeğinde heykeli ve adını taşıyan bir bulvar bulunan Barbaros ise, Yavuz Selim ve Kanuni dönemlerinde donanmanın başında nice zafere imza atmış. İşin ilginci, Barbaros’un, adını andığımız iki padişahı da, Trabzonlu. Yavuz Sultan Selim, bir dönemin Trabzon sancak beyi. Kanuni Sultan Süleyman ise, yine Büyük Laorusse’a göre, Trabzon’da iyi bir temel eğitim almış. Hayatının o döneminin, “Muhteşem Süleyman”lığına büyük katkısı olduğunu kim inkar edebilir.
***
Sevgili Trabzonlular! Şu noktayı asla aklımızdan çıkarmamalıyız ki; kendimizi doğru tanımlamadan, kim olduğumuzu anımsamadan, rakiplerimizle nasıl başa çıkabileceğimizi kestirebilmemiz mümkün değildir. Trabzon’un, bugüne kadar lig şampiyonluğunu İstanbul dışına çıkaran tek şehir olma başarısının altında, tarihindeki başkentlik vakarı ve bu cihana bir muhteşem imparator yetiştirebilecek özkaynağa sahip olma vasfı yatmaktadır. Trabzon herhangi bir kent, Trabzonlu herhangi bir insan değildir. Bu özelliğimizi hatırlamamız ve belki daha önemlisi, hazmedebilmemiz halinde, üstesinden gelemeyeceğimiz zorluk yoktur.
***
Bugün Trabzonspor gerçekten çok önemli bir maça çıkıyor. Göğsündeki armasının üstüne kondurduğu yıldız ile, yine yıldızlı bir kulübün takımına karşı sportif bir mücadele vereceğiz. Korkularımızdan, şüphelerimizden, komplekslerimizden arınırsak başarılı olmamız çok kolaylaşacak. O kompleksler ki, bize beş sezon önce, avucumuzdaki şampiyonluktan etmişti.
Rakibimiz elbette çok güçlü. Tarihi başarılarla dolu. Ülkenin dört bir yanında milyonlarca taraftarı var. Ancak unutmayalım ki, biz büyük bir kent iken onlar küçük bir köydü. Geçen zaman zarfında, çalıştılar, kazandılar, büyüdüler. Bugün büyük bir kulüpleri, güçlü bir takımları var ; tıpkı bizim gibi. Artık bizim gibi onlar da büyük. Ben, iki büyüğe de saygı duyarken kendi büyüklüğümüzün anlatılmaz gururunu taşıyorum. Ve, o büyüklüğü yaratan bu güzel kente, geçmişte olduğu gibi, bugünümüz ve yarınlarımız için de çok güveniyorum….