Ameliyat Masası

Aritmetik Merakı, Zaman Kaybına Yol Açar


Bilmem dikkatinizi çekti mi ? Önümüzdeki hafta, üç günlük ara hazırlık kampı yapacak olan 19 yaş altı milli takımımızın aday kadrosu açıklandı. Listede iki Trabzonlu var, ancak Trabzonspor’un lisanslı oyuncusu yok. Akçaabat Sebatspor’un iki genç yeteneği Mehmet ve Abdurrahman kadroda. Trabzonspor’un yenemediği Yozgatspor’u kupadan eleyen Sebat, bir alanda daha göğsümüzü kabarttı. Helâl olsun, devamı gelsin.

Şenol Güneş’i, A milli takım kadrosuna Trabzonspor’dan oyuncu çağırmadığı için eleştirenler az değil. Peki, 19 yaş altı takımımızı kim çalıştırıyor. Yıllarca kaleci Şenol’un önünde savunmanın emniyet sübabı olarak görev yapan Necati Özçağlayan. Gerçekten de bizim unutulmaz yıldızlarımızın Trabzonspor Kulübü ile bir alıp veremedikleri mi var, yoksa olay, Trabzonspor’un artık milli takıma verecek düzeyde oyuncu yetiştirmek konsunda eskisi kadar yeterli olmamasından mı kaynaklanıyor ?

***

Aynı konu içinde kalıyoruz, aynı yere odaklıyız, sadece kamerayı değiştiriyoruz : Trabzonspor’un son iki resmi maçını hatırlıyoruz. Yozgat’ta, uzun süre önde götürdüğümüz maçta ev sahibi takımı beraberliğe taşıyan golü atan oyuncunun sırt numarasına göz atıyoruz : “61”. Gelelim Antalyaspor maçına. O gün “1” numaralı kazak ile oynayan, lakin çok maça “61” numara ile çıkan kaleci Adnan Karahan’ın tam dört gol yediğini, üstelik daha maçın başındaki anahtar golde büyük hatası olduğunu görüyoruz.

Şimdi… Dokuzuncu haftada bir golle iki puanımıza sebep olan genç oyuncu da “61” plakalı, onuncu haftada, üç puanı dört golle almamıza engel olamayan deneyimli kaleci de. Bitmedi, bir de bordo-mavi formalı, “61” plakalı oyuncu var ki, tam on haftadır takımının en iyisi. İşte size bir dolu rakam : 1, 2, 3, 4, 9, 10 ve 61. Toplayın, çıkarın, bölün, çarpın, karesini, hatta kare kökünü alın; ama bana bir sonuç verin, formülünüzü açıklayın.

***

Trabzonspor, Fatih Tekke’den bir türlü istediği verimi alamadı. Önce kiralık olarak gönderdi, sonra tümden elden çıkardı. Fatih kardeşimiz, önce Altay’da yıldızlaşmıştı, bu sezon da Gaziantepspor forması altında yeni başarılara imza atıyor. Onun da forma numarası “61”.

Yeniden Antalyaspor’a dönüyoruz. Trabzonspor’dan gelen iki genç var, ikisi de milli. Selahattin’e geleceğin en önemli golcülerinden biri olacak, gözüyle bakıyorduk. Vurduğu topu resmen kırardı. Ya Hüseyin ? A takım kadrosuna alınması nasıl da olay olmuştu. Özkan hoca Hüseyin’i Yılmaz Vural’dan gizlemiş miydi, gizlememiş miydi ? Bugün artık hepsi birer buruk hatıra.

***

Trabzonspor Kulübü, üç genç yıldızını, iki kulübün iki genç yeteneğiyle takas etti. Üstüne para da verdi. Trabzonspor ve yeni transferler bir türlü beklenen patlamayı yapamadıkça yerel ve ulusal basın organlarının spor sayfalarına “aritmetik” haberler düştü : “Selahattin+Hüseyin+ 2 milyon Dolar = Zafer”, “Fatih’in üstüne bilmem ne kadar para = Erhan Namlı”

Rakamlar, hesaplar büyük olasılıkla doğruydu. Peki ya onlardan çıkartılan sonuçlar ? Birkaç kelimeyi bir araya getirip, biraz yaratıcılık katınca çok güzel haberler yaratabilirdik ve yarattık da. İyi de, çözüm üretebildik mi, çözüm ? Gurbet ellere gönderdiğimiz kendi çocuklarımız, kendi kulüplerine yeterince yararlı olmalarına rağmen mi gönderilmişlerdi ? Fatih, Selahattin ve Hüseyin, verimli olabilmek için hangi çabaları göstermişlerdi. Bu sorulara cevap bulabildik mi, cevap ?

***

Bu camianın kendi evlatlarınının başka formalar altında bize karşı mücadele etmeleri beni çok ama çok üzer. Ancak o büyük üzüntü benim beynimi durdurmaz. Düşünürüm… Trabzonspor Kulübü söz konusu üç oyuncudan yararlanamamıştır. Bundan sonra da yararlanamayacağı kararıyla göndermiştir ? Tasarruflarına saygı duyarım. Üstelik bir de lider takım yaratmışlarsa gözlerinden öperim. Yine de, bir noktayı inceleme ihtiyacı duyarım. Bu yönetim kurulu, kendi çocuklarından yararlanmak için her şeyi yapmış mıdır ? Gerekli ilgi ve şefkati göstermiş midir, güveni aşılamış mıdır ?

Bir kulübün, kendi öz evladı da olsa, verim alamadığı bir oyuncuyu gözden çıkarmasını anlayabilirim. Ancak… Bu olumsuzluğun sorumluluğu, sadece oyuncuya değil ve fakat önemli ölçüde de kuruma aitse bunu görmezden gelemem. Elmayla armudu toplamam, göz önündeki bazı rakamları kullanarak somut bir sonuca varabileceğim vehmine kapılmam. Gerçeği, sadece gerçeği bulmaya, algılamaya, anlamaya çalışırım. Anlayınca da anlatırım.

***

Mutlak gerçek şu : Bugün Trabzonspor, başarılı dönemlerine oranla daha az üretiyor. Buna karşılık daha çok tüketiyor. Dahası, aradaki farkı nasıl karşıladığını açıklamaktan kaçınıyor. Sevgiye, saygıya, emeğe, liyakata yeterince değer vermiyor. Bunu sonucunda da puan cetvelinin zirvesindeyken bile eleştiriliyor.

Ben Trabzonspor yazarıyım, Trabzonspor’u eleştiriyorum. Ancak aynı aynı zamanda Trabzonsporluyum, yani eleştirilerin hedefiyim. Eleştirmekten zevk almıyorum, sadece görev olarak yapıyorum. Eleştirilmekten ise çekinmiyorum ; eleştirilerden çözümler çıkarmaya çalışıyorum.

***

Biz Trabzonsporluyuz, Trabzonspor biziz ! Hata varsa hepimizin ; başarı da hepimizin olacak. Vitrindeki isimler önemli değil. Trabzonspor’da iktidar hep Trabzonsporluların olmuştur, öyle de kalacaktır. Sorun, “iktidar” değil, “istikrar”dır. Liderlik değil, sürekliliktir. Kalıcı başarılara ulaşmak için gerekli düzenlemeleri yapmak için en rahat, en moralli zaman ise liderlik dönemidir. Gerçekten de çok keyifli bir dönemdeyiz. Gelin bu keyfi verime, çözüme dönüştürelim. Hemen şimdi, hep birlikte !