Genel Futbol Yazıları

Trabzonspor, “kiralık katil” değil!

Kendimiz için oynarken, beş sezon öncesinin intikamını mı almaya çalışacağız? Aslında hayır! Kimsenin şampiyon olması ya da olamaması için değil, kendimize yeniden şampiyonluğa oynayacak morali sağlamak için sahaya çıkacağız.

Yetmişli yılların başlarından itibaren bizim kulübü takip etme şansını bulan futbolseverler iyi bilirler; Fenerbahçe, Trabzonspor’un ilk göz ağrısıdır. Gelin o yılları şöyle bir hatırlayalım. Kuruluşuyla adım attığı ikinci ligde dört yıl boyunca iddialı olamayan Trabzonspor, 1971-72 ve 1972-73 sezonlarında şampiyonluğa çok yaklaşır; ancak son maçlarda ve çok dramatik şekilde, önce PTT’ye, ardından da Kayserispor’a kaybeder. Sonraki sezon, gerek kadro ve gerekse anlayış olarak çok farklı bir Trabzonspor vardır sahada.

 

Sakaryaspor’la girişilen şampiyonluk mücadelesi sürerken, kupada da iki Adana takımı saf dışı bırakılır bir yandan. Bu kez rakip Fenerbahçe’dir. Didi yönetimindeki sarı-lacivertliler, Trabzon’daki ilk maçta 0-0’ı zor kurtarırlar. İstanbul’daki maç ise müthiş bir düelloya sahne olur. Sonuçta, turu 3-2 ile geçen Fenerbahçe’dir; ama Didi’nin hayranlık dolu bir ifadeyle sarf ettiği şu sözler de, Türk futbolunda yeni bir devrin açılmakta olduğunun işaretidir: “Bu takımın ikinci ligde ne işi var!”
       ***
       Trabzonspor o sezon ikinci ligden birinci lige çıkar. Rastlantı bu ya, ligdeki ilk maçını yine Didi’nin Fenerbahçe’sine karşı oynayacaktır. Yıllardan 1974, günlerden 8 Eylül’dür. Kupa randevularının tedirginliği içinde Trabzon’a gelen sarı-lacivertliler, bu zor maçı Kadir’in hatalı bir geri pasını yakalayan Ender Konca’nın golüyle kazanır. İstanbul’daki maçın galibi de aynı skorla, Fenerbahçe’dir. Buna karşılık kupa eşleşmesinden bu kez Trabzonspor zaferle çıkar. Dolmabahçe’de 1-1 biten maçın rövanşında, dönemin en büyük yıldızı Cemil’le öne geçen Fenerbahçe, efsanevi Hüseyin Tok’un iki golüne engel olamaz ve kupaya veda eder. Fenerbahçe-Galatasaray ezeli rekabetini bile yıllarca gölgede kalmasına yol açacak Trabzonspor-Fenerbahçe inatlaşması başlamıştır artık… 
       ***
       4 Nisan 1976 günü Trabzonspor ile Fenerbahçe bir kez daha Trabzon’da karşı karşıya gelirler. Hüseyin Tok bu kez tek vuruş yapar. Tarihe “61. dakika golleri” olarak geçen serinin ilk ayağıdır bu gol. Bordo-mavililer o hafta lider, yedi hafta sonra ise şampiyondur. Ve yıllar boyu, Fenerbahçe’ye karşı namağlup…
       Tam yirmi yıl, Trabzonspor, Fenerbahçe’ye karşı bire birde hep önde gider. Ta ki, 5 Mayıs 1996’ya kadar. Bugün bu ülkede, büyük küçük hemen her futbolseverin unutamadığı o tuhaf maçı Fenerbahçe, hem de geriden gelerek kazanır. Bu sonuç, bir yandan Fenerbahçe’nin son şampiyonluğunu öngörmektedir; öte yandan da, Trabzonspor’un çöküşünü.
       ***
       Trabzonspor camiası, o yenilgiyi, o bozgunu kaldıramaz. Adı, on küsur senedir “şampiyonluğun en güçlü adayı” yerine “şampiyonu belirleyecek kilit takım”a çıkmış olan bordo-mavilililer, şampiyonluk kupasını, hem de bir kulbundan yakalamışken kaybetmenin üzüntüsünü, gereğinin çok üzerinde bir yoğunlukla yaşarlar.
       Doksan altıdan iki bine, tam dört yıl, Trabzonspor için boşa geçmiştir. Artık başa değil, boşa oynanmaktadır. Tribünler tatsız, formalar adsızdır şimdi. Her sezonun sonu yaklaştıkça, şampiyonluk adaylarının Avni Aker deplasmanları söz konusu olunca, spor medyası başlar o sinir bozucu cümleyi telaffuz etmeye: “Şampiyonu Trabzonspor belirleyecek!”
       Trabzonspor kilit takımdır hep. Kilittir, anahtardır, çilingirdir. Bu zorlama sıfatlar, kimi Trabzonsporlular’ı mutlu da eder aslında. Ne de olsa, şampiyonu onların takımı belirleyecektir. Hiç düşünmezler nedense “Madem ki şampiyonu belirleyecek gücümüz var, öyleyse neden kendi adımızı yazdıramıyoruz” diye. Kilit takımın zihinsel faaliyetleri kilitlenmiştir artık!
       ***
       Sevgili Trabzonsporlular! Pazar günü yine Avni Aker’de, yine Fenerbahçe ile ciddi bir mücadeleye gireceğiz. Elbette kazanmak isteyeceğiz. Kazanmak için elimizden gelen her şeyi yapacağız; muhtemelen de kazanacağız. Ancak anahtar ya da kilit takım olmak için kazanmayacağız. Asla ve asla, şampiyonun adını belirlemek için oynamayacağız. Sadece ve sadece kendimiz için oynayıp kendimiz için kazanacağız.
       Peki… Kendimiz için oynarken, beş sezon öncesinin intikamını mı almaya çalışacağız? Aslında hayır! Bizi şampiyonluktan eden bir takıma şampiyonluk yolunda darbe indirmek için mi gayret edeceğiz? Büyük ölçüde hayır! Bence biz, temelde, geride kalan beş yıl için değil, önümüzdeki beş yıl için, beş yıllar için savaşacağız. Kimsenin şampiyon olması ya da olamaması için değil, kendimize yeniden şampiyonluğa oynayacak morali sağlamak için sahaya çıkacağız.
       ***
       Aklı başında futbolseverler! Şunu bilmenizi istiyorum ki; Trabzonspor şampiyon olamadıktan sonra, kim olursa olsun biz Trabzonsporlular için fark etmez. Bize bir şey katmaz, bizden bir şey götürmez. Biz kimse için kimseye karşı mücadele vermeyiz. Biz başlı başına bir deviz; kendi kaderimize ve kendi hedefimize sahibiz. Ve… birbirimize kenetlenip inandığımız zaman her güçlüğü geçeriz, her rakibi yeneriz. Ama bunu… sadece ve sadece kendimiz için yaparız. Çünkü Trabzonspor anahtar ya da kilit değil, kapının ta kendisidir; işbirlikçi veya kiralık katil değil, bu ülke futbolunun görüp göreceği en asil şövalyedir!.. Kırk küsur yıllık ligimizden yalnız bir Trabzonspor çıkmış olması da işte tam bu yüzdendir!.. 26 Nisan