Ameliyat Masası

Kral Giyinik Ama Dalkavuklar Çıplak

Tamam, kabul ediyorum; olaylı kongrenin tek sorumlusu benim. Ben ki bu camiayı, eleştirileni incitmeyen zeka ürünü tenkitlere alıştırdım. Ben ki Trabzonsporluları, en kalın konuların en ince kelimelerle nasıl ifade edilebileceği konusunda bilinçlendirdim. Ve ben ki kızanları bile tebessüm ettirip gülenleri düşündürdüm. İşte bu nedenlerle son kongrede yaşanan tatsızlığın asıl nedeni benim; ben ve yazılarım.

***

Eleştiriye tahammül edebilmek bir erdemdir; insanoğluna bahşedilmiş sayısız erdemden biri. Ancak eleştirmek bir erdem değildir, marifet asla. Ve fakat eleştirmek bazen de gereklidir. Dahası eleştirilmek de bir ihtiyaçtır. İnsanın eleştirilerden alacağı nice değer, eleştirilirken bulacağı çokca fırsat vardır. Yoktur, diyen yanılır. Yanılan, etrafındakileri de yanıltabilir. Topluca yanılmak ya da bir başka deyişle toplumsal yanılgı ise felakete zemin hazırlar.

***

Ben kongreyi izlemedim, konuşmaların bant kayıtlarını da dinlemedim. Lakin tümden de boş durmadım tabii. Yerel ve ulusal medyayı takip ettim, Trabzon’daki canlı tanıklarla telefon görüşmeleri yaptım. Genel kanı, yönetime ve başkana yöneltilen eleştirilerin pek ağır olmadığı ve önemli oranda gerçekleri içerdiğiydi. Yani ?..

***

Yanisi şu ki; Trabzonspor’a zamanını, mesaisini ve parasını verdiği kesin olan Başkan Yılmaz’ın tüm bunlara rağmen ciddi eksikleri vardır. Bu eksiklerden birinin, eleştiriye tahammül edememesi olduğu açıktır. Ancak bence daha önemlisi, birçok değerli Trabzonsporluyu üzen, kıran, soğutan davranış ve yönetim tarzını bir türlü değiştirememesidir. Trabzonspor’un hali hazırdaki en ciddi sıkıntısı da bence budur.

***

Oysa Mehmet Ali Bey’in “Ben” yerine “Biz” demeyi tercih etmesi çok zor olmasa gerekti. Arçil-Şota’yı transfer edenin, Faruk Özak’ı başkan yapanın kendisi olmadığını, İstanbul’daki tesis başarısının büyük ölçüde daha önceki yönetime ait olduğunu en iyi elbette yine kendisi bilmeli ve çevresindeki yağcıların oyununa gelmemeliydi. Zaman zaman kullanmaktan kaçınmadığı ve hakaret içerdiği kesin olan tanımlamaların bir spor kulübü ortamına yakışıp yakışmayacağını ise bir hakeme danışmaya gerek bile yoktu. Bu hataları kamuoyu önünde ve kolayca kullandığı medya kanalıyla düzeltmeksizin genel barış ortamı çağrısı yapmak ise fazlaca iyimserlikti. O zaman ?..

***

O zaman, Sayın Başkan tepkisinde pek haklı gözükmemektedir. Şüphesiz, verdiği bunca emeğe ve paraya karşılık kongrede hiç değilse bir teşekkür almak kendisinin doğal hakkıydı. Trabzonspor kongresinin huzur ve birlik mesajları ile açılıp kapanması hepimizin ortak dileğiydi. Fakat olmadı. İki yıldır basın yoluyla suçlanan, örselenen şahsiyetler kırılan gururlarına karşı koyamadılar. Patladılar, eleştirdiler, üzüldükleri kadar üzdüler.

***

Başkan kırıldı ve bizlerin gözündeki en büyük değer olan Trabzonspor’un en saygıdeğer ortamı genel kurulu terketti. Özel uçağına binerek soluğu birkaç bin feet yükseklikte aldı. Deneyimli kalem Mehmet Tan ise bu durumu şöyle yorumladı: “Şeyhi müridleri uçurdu.” Başkan Yılmaz’ı yanıltanların, çevresindekiler olduğu şeklinde görüşler dillendirildi.

***

Velhasıl, kendimiz ettik kendimiz bulduk. Kongreye kadar birbirimize nasıl davrandıysak kongrede de öyle davrandık. Aidatımızı ödemedik, genel kurula gelmedik, oy kullanmadık. İstanbul’daki tesislerin adını, bir ilkokul sınıf mümessili seçimine yakın sayıda kabul oyuyla belirledik. Yedi milyon taraftarlı, yedi bin üyeli Trabzonspor’un yeni yönetimini sadece iki yüz küsur reye layık gördük. Gülmeyin ama, ligin oy başına en çok puan toplayan kulübü olduk. Bravo bize !…