Ameliyat Masası

Her Maç Yeni Bir Başlangıçtır

Geçen haftaki yazımda “Gözümde ufak bir rahatsızlık var” diye yazmıştım ya, sağolsun, Mehmet Tan aradı. Ondan başka da arayan soran olmadı. Ben de sık sık spor yazarlarına takılıp dururdum. Anladım ki; okuyucu falan hikâye, spor yazarının dostu yine spor yazarı. Teşekkürler Mehmet abi…

***

Eyvah !.. Ümit Aktan yine ortaya çıktı. Rakamlı bir kanalda kendince pazar akşamı futbol programı yapıyor. Aynı tuhaf espri anlayışı, aynı iticilik. Dilerim Allah’tan, bu adama “Devlet Sanatçısı” ünvanı verilip birin dördünden maaş bağlanır da geçinmek için televizyonda program yapmak gibi bir mecburiyeti kalmaz . Biz de kurtuluruz, o da !..

***

Bir Alman yazarın “İstatistikle nasıl yalan söylenir” adlı bir kitabı var. Bu çok eğlenceli kitabı okuduktan sonra ulusal gazetelerin spor sayfalarında yer alan maç istatistiklerini daha iyi anlayabileceğinizi söyleyebilirim. Hani şut, korner, faul, topa sahip olma gibi oranların gazeteden gazeteye büyük farklılıklar gösterdiği, sadece maçların skorlarının birbirine benzediği tablolar var ya, onlar işte.

***

Kitap bitti, sıra sinemada. Başrolünü Jim Carrey’nin oynadığı “Truman Show” kesinlikle yılın en iyi filmlerinden biri. Batı toplumu gibi Türk insanın da başına giderek daha fazla bela olan reyting çılgınlığının nerelere varabileceğinin traji-komik bir örneği, bir başyapıt. Doya doya seyrettim, bittiğine üzüldüm. Şiddetle tavsiye ederim.

***

Gelelim Trabzonspor’a. Derbi zaferlerine ne güzel alışmıştık değil mi ? İnsan, Beşiktaş’a yenildiğine o kadar yanmıyor ; nasılsa her yıl aynı tarife. Beni asıl üzen, İnönü’de ortaya koyduğumuz kişiliksiz oyun. Artık Gordon’un korkaklığından mı, yoksa futbolcu kardeşlerimizin yetersizliğinden mi bilmem ama geçen pazar sergilediğimiz futbol Trabzonspor’a hiç yakışmadı. Şampiyonluk elbette çok anlamlı bir amaç ; ama ilk hedef, Trabzonspor’un Trabzonspor gibi oynaması olmalıdır. Değil mi yani ?…

***

Ve sizler, futbolcu kardeşlerim. Özellikle de son sezonlarda bu takımın iskeletini oluşturan büyük isimler. Yenseniz de yenilseniz de sizi severim. Trabzonspor formasını taşıyan her oyuncuyu en yakınım gibi kabul ederim. Ancak bir bakın Allah aşkına. Trabzonspor son yıllarda İnönü’de Beşiktaş’a hep yenilmiş. Hem de ne sonuçlarla: 7-1, 3-1, 4-0, 2-0, 3-0, 3-0 ve 2-0. Biri kupa mücadelesi olmak üzere 7 maçta sadece 2 gol atıp 24 gol yemişsiniz. Siz bizleri boş verin, biz nice Beşiktaş galibiyetleri gördük, hatta yirmi küsur yıl önce Kartal’a kıyamayıp O’nu ligde tutma merhametini bile gösterdik. Ben istiyordum ki, sizin de çocuklarınıza, torunlarınıza anlatacak bir İnönü zaferiniz olsun. Ne yazık ki başaramadınız ; anlatamayacaksınız…

***

Son olarak, taraftarla hasbıhal. Sevgili Trabzonsporlular ! Ne yazık ki, Avrupa Kupası’ndan sonra bizim kupadan da elendik. Lidere yenilip epeyce geriye düştük. Belki bu sezon da şampiyon olamayacağız ; ama mücadeleyi aynı ciddiyetle sürdüreceğiz. Yeni ve disiplinli bir hoca getirdik, yeni bir düzen kuruyoruz. Her maç bizim için yeni bir başlangıçtır. Her maçı kazanmak için hep birlikte çalışmak ve her galibiyetten bir şampiyonluk kadar mutluluk duymak zorundayız. Gelin, kendi kendimize zarar vermeyelim. Bir olalım, birlik olalım. Bir de bakmışız ki, birinci olmuşuz…