Ameliyat Masası

Ben Utandım Gordon Utanmadı mı

Doksan küsur dakika boyunca ekran başında kendi kendimi yeyip bitirdim, hakemin bitiş düdüğüyle de öylece donup kaldım. Yok arkadaş görmedim; ben otuz yıldır böylesine kişiliksiz, böylesine etkisiz bir Trabzonspor görmedim. Bu ne korkaklıktır, bu ne acizliktir dostlar? Trabzonspor takımı rakip kaleye doğru dürüst bir şut bile atmadan koca maçı bitirir mi? Bitirirse o takıma büyük takım denir mi?

 

Bak Gordon hocam, başında bulunduğun takım Trabzonspor. Bu takımın, bu camianın kendine özgü bir karakteri, sarsılmaz bir ar duygusu vardır. Bu takım kimsenin karşısında sinmez, mahkum oynamaz. Kaç gol yerse yesin rakibe saldırır, bir şeyler yapmaya çalışır. “Aman şu doksan dakika bir bitse”

ya da “Nasılsa on kişi kaldık, 1-0 yenilsek bile fena sonuç değil” demez, diyemez. Biri kalkar da dedirtmeye çalışırsa utanırız, yüzümüz kızarır. Tıpkı pazar gecesi İnönü’de olduğu gibi.

 

Sen koymuşsun Campbell garibanını bir başına ileriye. Orta saha geriden top şişirecek, bizim tek forvet topa çıkarken kendisini marke eden iki savunma elemanı ıslak zeminde kayarak birbirlerine çarpacaklar da pozisyon bulacağız. Bak üstad, bizim kendi Nasrettin Hoca’mız var. Senin kalkıp “Ya tutarsa” demene, “Gördünüz peşin pozisyonu gülersiniz tabii” gibi taktikler vermene hiç gerek yok.

 

Mehmet İpek’in koridor olduğunu, ağabeylerinin iyi yanlarını örnek alacağına kötü yanlarını tercih edip geriye koşmadığını, her topa kartlık müdahalelerde bulunduğu göremeyip bu takımı eksik bırakıyorsun. İkinci yarıya çıkarken sağ koridoru kapatma görevini hasta yatağından yeni kalkmış Ünal’a yükleyip takımın kısıtlı sayıdaki umutlarından birini âtıl hale getiriyor, sonra da oyundan alıyorsun. İkinci yarıda tek olumlu hareketi olmayan Orhan’ı çok geç farkediyorsun. Selahattin gibi güçlü ve golcü bir oyuncuyu son beş dakikaya kadar kulübede tutuyorsun. Trabzonspor formasının, İvanoviç ve Beradze de dahil olmak üzere, gördüğü en kötü oyuncu olan Seyit Cem’i kurtarıcı olarak sahaya sürüyorsun. Yani, anlayamıyorum ki neler düşünüyorsun, neler yapmak istiyorsun.

 

Tamam, senin eline verilen kadro şampiyonluk için yetersiz, sen de haddini bilerek oynamak istiyorsun. Lakin bilmediğin bir şey var ki ; Trabzonspor’un, Trabzonsporluluk ruhunun bir haddi yoktur. Trabzonspor dikkat eder ; ama korkmaz. Tedbir alır ; fakat sinmez. Trabzonspor en kötü şartlarda bile Trabzonspor gibi oynar. En azından öyle yapmaya çalışır.

 

Ve sizler, futbolcu kardeşlerim. Özellikle de son sezonlarda bu takımın iskeletini oluşturan büyük isimler. Yenseniz de yenilseniz de sizi severim. Trabzonspor formasını taşıyan her oyuncuyu en yakınım gibi kabul ederim. Ancak bir bakın Allah aşkına. Trabzonspor son yıllarda İnönü’de Beşiktaş’a hep yenilmiş. Hem de ne sonuçlarla: 7-1, 3-1, 4-0, 2-0, 3-0, 3-0 ve 2-0. Biri kupa mücadelesi olmak üzere 7 maçta sadece 2 gol atıp 24 gol yemişsiniz. Bu bilanço size, Trabzonspor’a yakışıyor mu ? Siz bizleri boş verin, biz nice Beşiktaş galibiyetleri gördük, hatta yirmi küsur yıl önce Kartal’a kıyamayıp O’nu ligde tutma merhametini gösterdik. Ben istiyordum ki; sizin de çocuklarınıza, torunlarınıza anlatacak bir İnönü zaferiniz olsun. Ne yazık ki başaramadınız ; anlatamayacaksınız…