Fırtına, İhtilal, Efsane,Trabzonspor

Karadeniz Takımları Hısım Mı Akraba Mı?

İber yarımadasından Ortadoğu’ya kadar uzanan ve Türkiye’yi de bir parça tanımlayan “Akdenizli” kelimesi kadar evrensel değil belki “Karadenizli” kimliği. Lakin bu ülke için daha somut bir gerçeklik içerdiğini, daha önemli bir sosyokültürel kimlik olduğunu söylemek mümkün pekala.

Futbolumuzda da var bir Karadenizli gerçeği, zaman zaman yoğunlaşıp zaman zaman silikleşen bir özellikte. Mesela, Samsunspor en üst düzey ligimizin kıdemli kulüplerinden. Bir başka açıdan bakalım: ülkenin en eski kulüplerinden biri olan Sebatspor da Süper Lig’de, 2003-2004 sezonunda. Yine aynı sezonda, Süper Lig düzeyinde top koşturan 382 oyuncunun 83’ü resmen Karadeniz doğumlu. İstanbul’un sürüklediği Marmara bölgesinden sonra ikinci sırada Karadeniz bölgesi (İşte Türk Futbolcusu, Alp Ulagay, Hürriyet Pazar, 21 Eylül 2003).

Eski adıyla 1.Lig, yeni süslü tarifiyle Süper Lig’deki Karadeniz takımı sayısı ilginç dalgalanmalar göstermiş hep. 2003-2004 sezonundaki gibi “4” rakamına ulaşılan sezon sayısı fazla değil. Haritaya bakınca Karadeniz bölgesinde görünen takımları kastetmiyoruz tabii ki bu sayıyı araştırırken. Bolu, Zonguldak ve Karabük de Karadeniz kenti resmen; ancak Karadeniz takımı deyince Samsun’dan başlanıyor saymaya.

Soru ne?

Sadece Karadeniz’in değil, İstanbul’un egemen güçleri dışındaki tüm ülkenin en başarılı kulübü Trabzonspor şüphesiz. Trabzonspor’un kariyerini ve futbolumuzdaki yerini diğer Karadeniz ekipleri ile karşılaştırmak anlamsız bugün. Zaten öyle bir soru da sorulmadı şimdiye kadar. Ama bir soru var yine de. Belki iki. Ya da bir soru, bir sorun…

Trabzonspor’un, “kendilerince” hiç yoktan ortaya çıkıp şampiyonluklara, kupalara ambargo koymasını bir türlü anlayamayan, önemli bir kısmı da hazmedemeyen İstanbul yerelinden genele yayılan medya, bu konu için teoriler geliştirmeye çalıştı uzun süre. Trabzonspor’un 10 yıllık altın döneminden sonra 20 yıldır bir daha şampiyon olamaması da tez çalışmalarına iştah kattı bu kesimin. Kimbilir, belki de Trabzonspor’un sadece bir dekata sığdırdığı 6 şampiyonluğun aşırı temiz olması idi bazılarını rahatsız eden. Tamam, kendi alıştıkları kulüplerden başka bir ekip şampiyon olmuştu olmasına ama bunun altında mutlaka bir bit yeniği olmalıydı yani…

Rivayet o ki, Trabzonspor, ligde Karadeniz takımlarının sayısının fazla olduğu dönemlerde şampiyon olmayı başarmıştı. Doğru mu? Bu “soru” işte.

Karadeniz’in, 2003-2004 sezonundaki gibi 4 takımla birden temsil edildiği sezonların sayısı fazla değil aslında. Bir kez, Trabzonspor’un ikinci şampiyonluğunu yaşadığı 1976-77 sezonunda, bir kez de yedinciliğe kadar gerilediği 1985-86 sezonunda bu kadar geniş bir Karadeniz yelpazesi var. Geri kalan sezonlarda, Trabzonspor dışındaki temsilci sayısı ya bir, ya iki. 1981-82, 1990-91 ve 1992-93 sezonlarında ise Trabzonspor yapayalnız. Trabzonspor’un son çıkışının yaptığı 1994-95 ve 1995-96 sezonlarında ise sadece Samsunspor var ligde. 1983-84’deki son şampiyonlukta ise tek Karadenizli refakatçi Orduspor. Bir sonraki sezondan sonra, Trabzonspor dışındaki Karadeniz takımlarının sayısı yine az değil: 3, 2, 2, 2. Ancak Trabzonspor’un dereceleri bayağı kötü: yedincilik, dördüncülük, altıncılık ve beşincilik. Ligde Karadeniz takımı yok diye değil. Şenol, Turgay, Necati, Kadir, Cemil, Hüsnü, Ali Kemal, Hüseyin, Necmi yok diye. Bir de, gereken yapılanmayı beceremediği, kendi gerçeğini unuttuğu… ya da öyle gelip öyle gideceğini sandığı için.

Ya sorun?

Sorun” ise şu: Bazı Karadeniz takımlarının ligden düşmesinde Trabzonspor’un rolü oldu mu acaba? Bu da soru aslında ya, aynı zamanda da bir şüphe tabii. Ve, şüphenin ötesine geçip haklılık yüklerse kendine, başlıbaşına bir sorun elbet.

Bir “soru”nun, bir “sorun”un üzerinde geniş açılı bir bakış lazım aslında böyle bir yazı hazırlarken. Karadeniz kulüpleri arasındaki genel ilişkiler nasıl olmuş tarihsel süreçte? Nasıl dalgalanmalar göstermiş? Ve, bugün ne durumda?

 2.Lig’de başladı çekişme

Trabzonspor’un 2.Lig serüveninden başlamak gerek araştırmaya, 1967-68 sezonundan, 2. Lig Beyaz Grup’tan. Giresunspor ve Samsunspor da aynı yerde o dönem. İlk ikisi iddiasız, ama Samsunspor farklı; şampiyon İzmirspor’un sadece iki puan farkla gerisinde kalarak üzgün sonlandırıyor heyecanı. Trabzonspor’un her iki şampiyon adayından da toplam ikişer puan aldığını görüyoruz kayıtlarda. Bir başka Karadeniz ekibi Orduspor ise Kırmızı Grup’ta o sezon.

1968-69 sezonunda Samsunspor Beyaz Grup şampiyonu olup Milli Lig’e yükselirken Giresunspor var sadece aynı grupta. Orduspor ile Trabzonspor ise Kırmızı Grup’un üçüncü ve dördüncü sıralarını alıyorlar. Ertesi sezon da değişmiyor bu üç takımın yeri.

Giresunspor, 1970-71 sezonunun Beyaz Grup şampiyonu, Milli Lig’e yükselen ikinci Karadeniz kulübü. Orduspor ile Trabzonspor’dan ümit yok yine…

Bir sonraki yıl, yani 1971-72 sezonu, Trabzonspor’un ilk kez gerçek bir zirve mücadelesi verdiği dönem. Akdeniz, Ege ve İç Anadolu bölgelerinden takımlardan oluşturulan 2.Lig Kırmızı Grup’taki diğer Karadeniz ekibi ise yine Orduspor. Ligin son haftasında Ankara 19 Mayıs Stadyumu’nda PTT’ye tek golle mağlup olarak şampiyonluğu son anda kaptıran bordo-mavililerin Orduspor ile yaptıkları maçların skorları ise 1-0 ve 0-3.

Sonraki sezon Trabzonspor yine şampiyonluk amaçlıyor. Son haftaları çok karmaşık olaylara sahne olan mücadelede Trabzonspor’un baş rakibi Kayserispor. Bordomavililer Kayseri’deki ilk maçı 0-1 kaybediyorlar, rövanşı ise 2-0’la alıyorlar. Bu arada, Orduspor’la yapılan iki maç da 0-0 sonuçlanıyor. Ordu’da ligin sondan üçüncü haftasında oynanan maç beklenenin aksine pek de dostça geçmiyor. Evsahibi ekibin maçın ilkyarısındaki aşırı hırslı ve sert oyunu karşısında sinirlerine hakim olamayan Trabzonsporlu oyuncular devre arasından sonra sahaya çıktıklarında tribünlerde asılı olan ve tüm Karadeniz takımlarının renklerinden oluşan dostluk pankartını yırtarak tepkilerini açıkça gösteriyorlar. İşin ilginci, Kayserispor’un son haftada misafir edeceği ekip de Orduspor. Kendi sahasında oynaması gereken Gençlerbirliği maçını misafir ekibin sahaya çıkmaması nedeniyle oynayamayan Trabzonspor cephesinde herkesin kulağı Kayseri’den gelecek haberde; Orduspor’un alacağı bir beraberlik Trabzonspor’u şampiyon yapacak. Mor-beyazlı Karadeniz ekibi bu maça çok asılıyor asılmasına, ama dayanılmaz seyirci baskısı ile bitmek tükenmek bilmeyen uzatma dakikalarında yemek zorunda kaldıkları tek golle sahadan yenik ayrılıyorlar. Şampiyonluk Kayseri’de kalıyor.

Önce Trabzon şampiyon oldu, sonra da Ordu.

Ve 1973-74 sezonuna geliyoruz. İki Karadeniz ekibi yine 2.Lig Kırmızı Grup’ta birbirinin rakibi. Bu kez Sakaryaspor ile şampiyonluk mücadelesi veren Trabzonspor ligin ilk yarısını rakibinin 4 puan gerisinde kapatıyor. Ancak, ikinci yarıya Sakaryaspor’u yenerek giren bordo-mavililer hiç yenilgi yüzü görmedikleri bu devrede Orduspor’u da Ordu’da tarihlerinde ilk kez yeniyorlar. Bu ilk deplasman galibiyetinin Trabzonspor’a şampiyonluk getirmiş olduğu düşünülüyor hep Trabzon’da. Şeytanın bacağı kırılıyor yani. İşin en ilginç yanı, o zamana kadar çok çetin mücadele veren bu iki Karadeniz kulübünün peş peşe 1.Lig’e çıkmaları belki de. 1974-75 sezonunda Kırmızı Grup şampiyonu Orduspor zira.

Trabzonspor’un 1.Lig’deki ilk sezonunda iki Karadeniz ekibi daha vardı yanında: Samsunspor ve Giresunspor. Bordo-mavililerin ligin en az gol yiyen takımı olup bir de kupa finali oynadıkları o sezon Samsunspor için acı sonla noktalanıyor. Altı sezondur 1.Lig’de mücadele veren kırmızı-beyazlılar küme düşerken Trabzonspor ile oynadıkları iki maçı da berabere tamamlıyorlar.

1975-76 sezonu ile yukarıda sözünü ettiğimiz “bir soru” doğuyor, Karadeniz takımları meselesinde. Trabzonspor, bir ilki, aslında bir inanılmazı gerçekleştirerek şampiyon oluyor. Bunu kısa sürede 5 lig şampiyonluğu daha izleyecek. Peki, bu müthiş başarıda Karadeniz takımlarının çokluğu rol oynuyor mu gerçekten? Teori olarak kulağa hoş ve enteresan gelen bu noktayı açıklığa kavuşturabilmek için lig istatistiklerine yakından bakıyoruz. Trabzonspor, şampiyonluk yarışındaki İstanbullu rakiplerine göre daha fazla mı puan toplamış Karadeniz’den. Araştırmaya değmeyecek komik ya aslında, biz bir bakalım yine de. Karadenizli hemşehrileri Trabzonspor’a karşı oynarken açıkelli, İstanbullulara karşı sıkı mı olmuşlar tarihsel akış içinde? İstanbul takımları Karadeniz’in virajlı yollarında yorgun düşüp mü kaybetmişler onca şampiyonluğu?

Kayıtlar neler söylüyor?

Trabzonspor’un Türk futbolunun akışını değiştirdiği sezondayız. 1.Lig’de iki Karadeniz ekibi daha var: Giresunspor ve Orduspor. Sistem iki puanlı. Trabzonspor da, şampiyonluk yarışındaki rakibi Fenerbahçe de bu iki ekipten toplam 6 puan almış. Lig bittiğinde, Trabzonspor’un 43, rakibinin ise 40 puanı var. Trabzonspor, üç İstanbul ekibiyle yaptığı maçlardan toplam 10 puan çıkarırken, Fenerbahçe’nin hasatı sadece 4 puan. İki şampiyonluk adayı arasındaki maçlardan da sadece bir puanı var sarı-lacivertlilerin. Karadeniz takımları açısından soru ya da soruna mahal bırakmayan bir sezon.

1976-77 sezonunda dördüncü bir Karadeniz takımı daha var ligde; Samsunspor geri dönmüş. Yine 43 puanla şampiyon olan Trabzonspor’un Karadeniz’den topladığı puan sekiz. Otuzdokuz puanlı Fenerbahçe ise 10 puan çıkarmış aynı gruptan. Büyük maçlarda ise Trabzonspor’un 8 puanına karşılık Fenerbahçe’nin 6 puanı var. Bu sezon Giresunspor’un 1.Lig’deki son yılı. Averajla küme düşen Çotanaklar’ın Trabzonspor’a karşı bir galibiyeti, bir de yenilgisi var. Giresunspor’un bir sıra üzerinde lige tutunmayı başaran Adanaspor ise Trabzonspor’la oynadığı iki maçı da kaybetmiş. Yine soru ya da sorun yok.

Bir sonraki sezonun şampiyonu Fenerbahçe. Trabzonspor’un Karadeniz’den ve 3 büyüklerden aldığı puanlar altı ve sekiz. Bir puan önünde ipi gögüsleyen rakibi ise beş ve sekiz puan toplamış sırasıyla. Orduspor ve Samsunspor 1.lig’de kalacak kadar puan toplamışlar o sene.

1978-79 sezonunun şampiyonu Trabzonspor, rakibi Galatasaray’dan bir puan eksik çıkarmış Karadeniz’den. Büyük maçlardan da bir eksik puanı var. Buna karşılık tek yenilgisi ve kalesinde gördüğü sadece 7 gol ile, 6 yenilgili rakibinin bir puan önünde tamamlamış yarışı. Samsunspor için kötü bir sezon. İkinci kez ikinci lige düşüyorlar. Trabzonspor çıktıktan sonra ligden düşen ikinci Karadeniz ekibi. İki puanlı sistemde üzerindeki Boluspor ile arasında 6 puan gibi ciddi bir fark var.

Orduspor ise tarihinin en iyi derecesini yapıyor. Ligi Fenerbahçe’nin ardından dördüncü sırada tamamlıyor mor-beyazlılar. Ligin son haftasında Ordu’da oynanan Orduspor-Trabzonspor maçının ayrı bir hatırası var yazarda. Trabzonspor, Turist Otel’de kampta. Biz ise geceyi Giresun’da geçiriyoruz. Pazar sabahı Trabzon’dan taraftar akıyor Ordu’ya. Arabaları şehir girişinde bırakıp ara sokaklardan şehir stadına süzülüyoruz irili ufaklı gruplar halinde. Tribünler tıklım tıklım. Bir tedirginlik var olmasına da, sürtüşme söz konusu değil. Başladığı gibi bitse, Trabzonspor şampiyon ayrılacak Ordu’dan. Sahadaki Trabzonsporlular da tedirgin, ayakları zor gidiyor topa. Pek pozisyon bulamıyorlar, oyunu tam kontrol edemiyorlar. Son dakikalarda Orduspor’dan kaleyi yoklayan bir orta mesafe şutu çıkıyor. Yürekler ağızda. Galatasaray ise, ligden düşmesi kesinleşen Kırıkkalespor’a karşı 3-1 önde. Hakemin bitiş düdüğü ile sevinç gözyaşları boşalıyor gözlerimizden. Pek bir tezahürat yok yine de. Evsahibini çok rahatsız etmeden önce Turist Otel’e yürüyoruz, oradan da Trabzon’a yol alıyoruz, sessiz ama gururlu.

Karadeniz futbolu 1979-80 sezonunda yeni bir temsilci kazanıyor: Rizespor. İlk sınavında çok da başarılı oluyor yeşil-mavililer. İstanbul’un üç büyük takımını da yenme başarısını göstererek ligi beşinci sırada tamamlıyorlar. “Osman-Zafer-Arif” üçlüsü ile Fenerbahçe’yi İstanbul’da yendikleri maç unutulmazlar arasına giriyor. Sezonun şampiyonu Trabzonspor. Fenerbahçe’nin 4 puan önünde kupaya uzanırken Rize ve Ordu gibi iki komşusundan 7 puan topluyor şampiyon. Fenerbahçe’nin ise sadece 3 puanı var Karadeniz ekiplerinden. Trabzonspor, Fenerbahçe’den bir galibiyet, bir beraberlik almış şampiyonluk yolunda. Lig tarihinin en kısır sezonlarından birinde sadece 25 gol atarak şampiyon oluyor Trabzonspor.

Yenile yenile şampiyon olmak

Geliyoruz 1980-81 sezonuna. Çok açıdan ilginç bir dönem. Trabzonspor’un en rahat şampiyonluklarından biri. Dokuzunca haftadan otuzuncu haftaya kadar zirvede Trabzonspor. Lakin rekor sayıda yenilgisi var bu yolda; tam yedi kez. Ligin ikinci yarısında sadece 5 kez galip gelebilmiş, buna karşılık 6 kez kaybetmiş. Sezonun ilk yarısını 25 puanla kapattığında, küçük medyum Kaya Esin’in 39 puan tahminine gülenler, yani herkes şaşkın.

Sezonun Karadeniz temsilcileri Orduspor ve Rizespor. İkisi birden 2.Lig’e düşüyorlar. Son iki sezonun dişli ekibi mor-beyazlılar çabuk pes ediyor, sürpriz şekilde. Bir yıl öncenin yeni ama flaş takımı Rizespor ise son haftaya kadar dayanıyor.

O pazar, Rizespor’un ligde kalabilme mücadelesindeki rakiplerinden Adana Demirspor kendi evinde, şampiyonluğu garantilemiş olan Trabzonspor ile oynayacak. Ligin ilk yarısını açık ara önde bitiren bordo-mavililerin ikinci yarı karnesi evsahibi ekibi umutlandırıyor. Güney’in dayanılması güç yaz sıcağı da gündüz maçında avantaj sağlıyor, Demirspor’a. Trabzonsporlu oyuncular ise ruhen çoktan tatile çıkmış durumdalar.

Rizesporlu taraftarların gözü kendi maçlarında, kulakları ise Adana’dan gelecek haberde. Komşularının alacağı tek puanla ligde kalma sevinci yaşayacaklar zira. Ancak çok da ümitli oldukları söylenemez. İkinci yarının ikinci maçında Rize’de oynanan ve yeşil-mavililerin 1-0 üstünlüğüyle sona eren Rizespor-Trabzonspor karşılaşması o zaman kadar görülmemiş ve ondan sonra da görülmeyecek tatsızlıklara sahne olmuş çünkü. Evsahibi taraftarların misafir seyircilere ve oyunculara karşı davranışları unutulacak gibi değil. Trabzonsporlu oyuncuların hala o maçın etkisinde fark eden teknik direktör Özkan Sümer, maç öncesinde oyuncularına düşecek takımın kendilerini ilgilendirmediği, bu maçta şampiyona yakışır bir mücadele sergilemeleri gerektiği fikrini aşılamaya çalışıyor sürekli.

Güneş altındaki maçta Trabzonspor öne de geçiyor, ama 2-3 kaybediyor. Epeydir kaybetmeye alışmış bir takım için anormal bir sonuç değil. Sonraki hafta da önce hazırlık maçında Ordu Milli Takım’a, sonra da Cumhurbaşkanlığı Kupası’nda Ankaragücü’ne gol bile atamadan yenilecekler daha. Fakat yine de bu son hafta yenilgisine farklı anlam yüklemek mümkün. Rizesporlular kendilerini ligden Trabzonspor’un düşürdüğünü söyleyeceklerdir artık. Kendi yendikleri bir takımı denk güçte sayılacak rakiplerinin yenebilmesini doğal bulmamışlardır. Onlar açısından bakıldığında durum öyle gözükmektedir. Ve bu dargınlık yıllarca sürüp gidecektir…

 Az Karadenizli sezonlar

1981-82 sezonu Karadeniz takımları açısından tarihi bir sezon; negatif yönde olsa da. Ligde Trabzonspor’dan başka temsilci yok. Trabzonspor, ligi Beşiktaş’ın bir puan gerisinde ikinci sırada tamamlıyor.

Bordo-mavililer sonraki sezonu da ikinci sırada tamamlıyor. Ligde başka Karadeniz takımı yok yine. Sahasının onarımı nedeniyle ilk yarıdaki tüm maçlarını deplasmanda oynayan bordo-mavililer ikinci yarıdaki içsaha serüveninde çok puan kaybediyor. Yarıştaki rakipleri Fenerbahçe’ye de 0-1 mağlup olunca yapacak fazla bir şey kalmıyor.

1983-84 sezonu, Trabzonspor’un, bu kitabın hazırlandığı döneme kadarki son şampiyonluğuna sahne oluyor. Orduspor yine 1.Lig’de o sezon. Trabzonspor, Fenerbahçe’ye iki maçta 3 puanlık bir üstünlük sağlarken, altı büyük maçta da toplam 9 puan topluyor. Fenerbahçe’in buradan toplam puanı ise 5. Ligi 5 puan farkla önde bitiren bordo-mavililer Orduspor’a puan vermezken, sarı-lacivertliler Ordu’dan 1-0 mağlup dönüyor. Mor-beyazlılar ligi düşme sınırının bir puan ve üç basamak üzerinde tamamlıyorlar.

Orduspor, 1984-85 sezonunu orta sıralarda tamamlıyor; ama sonraki sezona gücü yetmiyor. 1985-86, Orduspor’un 1.Lig’deki son sezonu. Uzun süre lige renk katan, Avrupa’ya gitme başarısını da gösteren mor-beyazlı ekip bu tarihten sonra bir daha geri dönemiyor. Ancak giderayak Trabzonspor’u son bir kez 1-0 yenme başarısını da gösteriyor.

Trabzon-Samsun çekişmesi nasıl başladı?

Trabzon kentinin belirgin bir özelliği var: çok göç veriyor. Büyük ölçüde bu nedenle, başta istanbul olmak üzere her gittiği deplasmanda hatırı sayılır tribün desteği bulabiliyor. Trabzon kökenli insanların yoğun olduğu kentlerden biri de Samsun. Karadeniziçi bir göç bu. Ancak Samsun’da yerleşip artık oralı olmuş Trabzonluların hepsi Trabzonspor taraftarı değil. En azından birinci takımları Samsunspor bazılarının.

Samsunspor ile Trabzonspor arasında seksenlerin ortasına kadar hiçbir sürtüşme yok. Trabzonspor lige çıkar çıkmaz kendine hedef belirleyip kupaların peşine düşmüş, Samsunspor’un birinci hedefi ise ligde kalıcı olabilmek.

Kırmızı-beyazlı ekip 1982-83 sezonunda, tarihinde üçüncü kez 2.Lig’e düştükten sadece iki sezon sonra, 1984-85 sezonunda yeniden en üst klasmana geri dönüyor. Başkan, dönemin unutulmaz siması Hasbi Menteşoğlu. Maddi sıkıntı yok, oyuncu kadrosu zengin. Başta Tanju Çolak olmak üzere çok nitelikli oyuncular giyiyor kırmızı-beyaz formayı. Lige döner dönmez de zirveyi zorlamaya başlıyorlar.

Trabzonspor ise iki yıl önce son şampiyonluğunu yaşamış, sonrasında ligi üçüncü bitirmiş; şimdi düşüşte. Samsunspor sezonu Trabzonspor’dan 20 gol fazla gol atma başarısı göstererek ve onun 4 basamak üzerinde üçüncü sırada tamamlıyor. İki maç da 1-1 sonuçlanıyor, tribünler ise ufaktan hareketlenmeye başlıyor.

Sonraki sezon iki takım da zirve yarışında. Daha ziyade bir başaltı mücadelesi ortaya çıkıyor son haftalar yaklaştıkça. Samsun’daki maçın galibi evsahibi: 3-1. Trabzon’da ise bordo-mavililer 1-0 kazanıyor. İki takım arasındaki sıralamayı averaj belirliyor. Samsun üçüncü, Trabzon dördüncü. Artık, tribünlerde “Golden sonra şöyle hareket çektiler. Ağza alınmayacak küfürler ettiler” edebiyatı başlamış durumda. Samsun deplasmanına 61, Trabzon deplasmanına 55 plakalı arabalarla gidilmemesine özen gösteriliyor. Sair günlerde bile plaka sorunu akılda tutulmak zorunda.

1987-88 sezonu da benzer şekilde geçiliyor. Sıralama, maç sonuçları, tribün harareti, sahadışı ilişkiler hep benzer. Sonra o kara gün geliyor. 20 ocak 1989 günü, Malatya deplasmanına giderken kaza geçiren Samsunspor kafilesi tüm ülkeyi yasa boğuyor. Ligde mücadele etme olanağı kalmayan kırmızı-beyazlılar yarıştan muaf tutuluyor.

Lakin yara öyle kolay kapanacak gibi değildir. 24 nisan 1989 tarihinde yapılan genel kuruldan sonra Menteşoğlu da yoktur artık. 1989-90 sezonunda bir kez daha ligden düşer Samsunspor. Sonra bir daha çıkış, bir daha düşüş.

Trabzonspor da çok sıradan sezonlar geçirmektedir bu arada. İki kulüp, iki kent arasındaki çekişme ve hoşlanmama hali orta şiddette sürer biraz daha. İsmail Uyanık döneminde, başkanın en büyük zevklerinden biri Trabzonspor galibiyetleridir. Pek sever Uyanık, Trabzonspor’a attıkları golden sonra yumruk sallamayı. Epeyce de yener Samsunspor, Trabzonspor’u.

Bu arada, 1993-94 sezonunda bir Samsunspor-Trabzonspor maçı oynanmış ki, tarihi değere haiz. Üç kritik pozisyonda evsahibi için penaltı kararı vermeyen hakem Ergül Yücedağ, maçın son dakikalarında Trabzonspor lehine bir penaltı düdüğü çalınca saha karışmış. Hakem Yücedağ’ın, aslen Trabzonlu olan kaptan Ercan tarafından soyunma odasına kaçırıldığı bu maç için federasyonunu kararı ağır: Samsunspor hükmen yenik sayılmış ve 3 de puanı silinmiş. Samsunlular açısından çok travmatik bir olay elbette. O sezonu, Trabzonspor 59 puanla üçüncü, Samsunspor ise 50 puanla 5. sırada kapatmışlar.

İki kulüp arasındaki “penaltı” sorunu 2001-2002 sezonunda da kendini gösterir. O sezona özellikle Brezilyalı transferleri ile yakaladığı hava neticesinde fırtına gibi giren Trabzonspor 3 maçta 9 puanla zirveye oturur. Diyarbakır’daki beklenmedik yenilgi sonrasında Avni Aker’deki rakip Samsunspor’dur. Bordo-mavili takım o pazar çok iyi bir oyun ortaya koyar; bir çırpıda 0-2 geri düştüğü maçta bir golden fazla bulamaz. Evsahibinin penaltı itirazları olur bu mücadelede. Ancak esas bomba maçtan sonra patlar. Samsunspor, cezalı oyuncusu Baidoo’yu oynatmıştır. Trabzonspor’un federasyona itirazı halinde hükmen galip gelmesi söz konusudur. Ancak bu kez federasyon zor durumda kalacaktır, zira bir görevlisi tarafından Samsunspor kulübüne Baidoo’yu oynatabilecekleri bildirilmiştir. Trabzonspor, Başkan Sümer’in, hemşehrisi Haluk Ulusoy’u zorda bırakmak istemez yaklaşımıyla itirazda bulunmaz, 3 puanı gözden çıkarır.

Ligin ikinci yarısında Samsun’da oynanan maçta ise bu kez başka bir olay patlak verir. Trabzonspor’un çok iyi oynadığı ve farklı alabileceği maçın ilk yarısının sonlarında, konuk ekip 1-0 önde iken hakem Sadık İlhan evsahibinin mutlak bir penaltısını es geçer. O haftaya kadar sayısız maçta puanı gasp edilen Trabzonspor ilk kez lehine bir hakem hatası ile maçı 2-1 kazanır. Samsunspor ise o sezon lige son maçtaki galibiyetle tutunur. İki yıl aradan sonra, bir televizyon programında maçın hakemi Sadık İlhan’ın yaptığı açıklamalar ile olay yeniden alevlenir. İlhan, Trabzonspor’u kazandırması için MHK Başkanı Bülent Yavuz’dan direktif aldığını iddia eder. Samsunspor da bunun üzerine Kulüpler Birliği’ni toplantıya çağırır. Bülent Yavuz, Sadık İlhan’ı mahkemeye verirken, İlhan da ekrandaki sözlerini geri alır ve ortamın yarattığı baskı karşısında hatalı sözler sarfettiğini açıklar.

Samsun kentinin Trabzonspor için ayrı bir yeri daha var ilk bakışta görülemeyen. Trabzonspor, cezalı maçlarının önemli bir kısmını Samsun’da oynamış. Trabzon’a uzak denemeyecek mesafede, buna karşılık yönetmeliklerin aradığı kadar ötede bir şehir Samsun. Ve, Trabzonspor’un Samsun sürgünlerindeki karnesi çok da başarılı. Hele bir Beşiktaş kupa maçı var ki, Hami’nin müthiş frikiğine sahne olan. Unutmak ne mümkün. 2002-2003 sezonu, bu konuda özel bir dönem. Ligin ikinci yarısındaki Samsunspor deplasmanı ile ardından Bursaspor ceza maçlarını oynamış Trabzonspor aynı statta. Samsunspor’un bile nadiren iki hafta üstüste çıktığı o sahada üçer gollü iki galibiyeti var. Bordo-mavililerin. Hem de, sezonun en iyi iki oyununu sergileyerek.

Neredeyse kırk yıllık rakip olan Trabzonspor ile Samsunspor’un ilişkisinin özellikle son yirmi yılının tatsız olaylarla geçmiş olması üzücü. Sevindirici olan, bunca çekişmeye rağmen, tribünlerdeki ve bazen oradan saha dışına da taşan bunca olaya rağmen can güvenliğini tehdit edici boyutlara varmaması işin. Ancak bir Karadenizli ve bir Trabzonsporlu olarak, iki kent arasında çekişme olduğunu bilmek ve bunun ülkenin diğer yörelerinde yaşayan insanları tarafından da bilindiğini görmek içini sıkmalıydı insanın. Ve sıktı uzun süre.

Yeni binyıl ile iki camia arasındaki tatsızlıkta bir hafifleme başladı, sonra belirginleşti. Bu satırların yazıldığı dönemde, artık dostluk havası hakim ortama. Doğrusu da bu, olması gereken bu. Karadeniz kulüpleri, düzenli olarak bir araya gelerek birbirlerini daha iyi anlama kararı verdiler ayrıca. Yıllardır hayal ettiğimiz, neden yapılamıyor diye hayrete düştüğümüz bir hamle bu. Olay sevindirici, durum umutlu.

 Ordu, Giresun…

Ordu’da da Trabzon kökenli bir kesim var; Trabzonsporlu da var. Daha önemlisi, hem kent merkezinde hem de Karadeniz’in en güzel ilçesi Ünye’de Trabzonspor taraftar dernekleri kuruldu. İki ekibin aynı klasmanda mücadele verdikleri yıllarda, özellikle 2.Lig serüveninde bu derneklerin tabelalarını görmek rüyada mümkün olabilirdi ancak. Tıpkı Trabzon-Samsun çekişmesinde olduğu gibi, ondan daha da eski tarihlerde 61 ve 52 plakalı araçların şehirlerarası asfalta tereddütle çıktığı zamandı o dönem.

Giresun’un, merkez ilçe temelinde olmasa da, özellikle doğu ilçeleri için durum daha değişik. Özellikle Görele, kendini hep Trabzon’a yakın hissetmiş bir yerleşim yeri. Trabzonspor’un 1996 yılında kaçırdığı şampiyonluğun üzüntüsü ile hayatına kıyan Göreleli genç taraftarın acısı hala taze tüm Karadenizli futbolseverlerin yüreğinde. Trabzonspor’un önemli yıldızların biri olan Gökdeniz Karadeniz de Görele’ye yerleşmiş bir Trabzonlu ailenin çoçuğu. Bilmeyenler için bir noktayı daha açıklamakta fayda var: Trabzon ile Giresun arasında hiçbir sürtüşme yaşanmadı iki ilin sportif rekabeti süresince.

Gerçek komşu rekabeti Rize’den

Rize, kilometre olarak “en yakın” özelliğine sahip olması nedeniyle olsa gerek “gerçek komşu” rekabeti görevini hevesle üstlenen bir vilayet. Rize’de de çok Trabzonsporlu var. Ülke genelinde yaşayan gurbetçi Rizelilerin de önemli bir kısmı Trabzonsporlu. Özellikle bir Güneyce var ki, bura insanının Trabzonspor sevgisi çok etkileyici. Trabzonspor’un kötü gittiği dönemlerde Ankara 19 Mayıs Stadyumu’nun tribünlerindeki tek Trabzonspor pankartı onlara aitti yıllarca.

Rize’nin ayrı bir yönü de, uzun süre, Trabzon deplasmanlarına gelen İstanbul takımlarını, özellikle de Fenerbahçe’yi ağırlamış olması. Doksanaltı mayısındaki , büyük sinir harbine sahne olan maçtan önce de burada kalmıştı Fenerbahçe. Komşu rekabeti vazifesini tam yerine getirmek için olsa gerek, İstanbul ekiplerini davul-zurna ile karşılamak gibi de bir alışkanlık gelişmişti Rize’de bir ara.

Araya hemen biraz ironik bir not düşelim. Trabzonspor’un İstanbul deplasmanlarında evsahibi tribünlerin pek severek söylediği bir Karadeniz türküsü uyarlaması vardır, “Muallim” üzerine. “Şampiyonluk yakışmaz, oy oy Trabzon, senin gibi…….” derler güle oynaya. Burada, Karadenizli kimliğine, onun taşralılığına karşı açık bir küçümseme vardır. Ülkenin bir ucundaki orta ölçekli bir kentten çıkıp gelen bir takımın pastaya ortak olmasını hazmedemeyen bir tekelci gelenek… Aynı tezahüratın Rizespor tribünlerinden Trabzonspor’a karşı seslendirilmesine ne demek lazım peki? Karadenizlilik ortak bir özellikse, bununla dalga geçen bir korodan uyarlama yapmaktan başka seçenek yok mudur acaba Rize seyircisi için?

İnsanın doğası gereği, taşra psikolojisinin doğal ürünü, komşu kentlerin birbirleri ile rekabet etmesi elbette. Anadolu insanının bir sözü geliyor burada insanın aklına: “Komşu komşunun ne ölmesini istermiş, ne de olmasını”. Özellikle iletişimin henüz yetersiz olduğu yıllarda bir kentin kendinden uzaktaki başka bir kentle yarışa girmesi, ufuğunu geniş tutabilmesi pek kolay değildi ayrıca. Trabzonspor-Rizespor rekabetinin başlangıcı o yıllara dayandığında göre…

Benzerlerini bulmak mümkün bu komşu çekişmesinin. Özellikle Bursa-Eskişehir rekabeti dillere destandı seksenlere kadar. Kocaeli-Sakarya çekişmesi var sonra. Bunları, bir derece aynı kentin takımları arasındaki rekabete de benzetmek mümkün aslında. İstanbul’da ezeli rekabet, İzmir kulüpleri arasındaki önlenemeyen düşmanlık gibi.

Konu Rize olunca bir iki özel nokta daha var atlanmaması gereken. Rizespor’un bu yazı yazılırken başkanlığını yürüten Ekrem Cengiz, eski bir Trabzonspor yöneticisi. Cengiz’in Rizespor başkanlığı döneminde Trabzonspor birçok yeşil-mavili oyuncuya talip oldu. Üstelik, bu talep dönemlerinden biri, her iki ekibin de ligde kalma mücadelesi verdikleri bir sezona denk geldi. Uzun süre direnen Cengiz, eski başkanı Faruk Özak’ın ricasını kıramayarak savunma oyuncusu Kürşat’ı, ligin devre arasında kiralık olarak Trabzonspor’a verdi. O sezon Trabzonspor ligde kalırken Rizespor 2.Lig’e düştü.

İki kulüp arasındaki transfer trafiği bununla sınırlı değil tabii ki. Trabzonspor, zaman zaman altyapıdan yetiştirdiği birçok oyuncusunu Rizespor’a çok uygun koşullarla aktardı. Bu Trabzon’un artısı. Buna karşılık, Rizespor’un ve başkanının yakındığı bir nokta var: son yıllarda çok her transfer döneminde -yukarıdaki gibi- Trabzonspor’un birkaç oyuncularına talip olması. Cengiz’in bu duruma epeyce içerlediği biliniyor. Esastan çok usule alınıyor sanki Rizespor başkanı. Kendince çok haklı o. Bu satırların yazarına göre de kısmen haklı.

Rizeli başvekiller

Rizespor ile Trabzonspor arasındaki tarihe kayıt düşülmesi gereken bir maç, 2003-2004 sezonunun beşinci haftasında oynandı. Ligin ikinci maçındaki Fenerbahçe yenilgisi sırasında çıkan olaylardan sonra kendini toparlayamayan Trabzonspor, Başkan Sümer’in tepkisel istifası ile tümden sıkıntıya düşmüştü. Yönetim, camia ve yerel basın bir yandan bu konu ile uğraşıyor, diğer yandan da iki kent arasındaki dostluk havasının devam etmesi için elinden gelen gayreti gösteriyordu. Ancak kentte, Rizespor maçları öncesi yaratılmaya çalışılan aşırı “light” havanın takımı kötü etkilediğini ve maçın bir puan savaşı olduğu gerçeğinden uzaklaştırdığını düşünenlerin sayısı da az değildi. Bir başka sorun ise, Fenerbahçe’ye verilen cezanın Tahkim Kurulu tarafından kaldırılmasından önce başbakanın verdiği demeçti. “Orada misafirler mağdur edildi” diyen Erdoğan’a tepki büyüktü. Maç öncesi tereddüt de. Zira, başbakan sadece Fenerbahçeli değil, aynı zamanda Rizeli idi.

Maçtan önce iki takımın teknik patronlarının bir araya gelmesi havayı biraz yumuşattı yumuşatmasına. Lakin tribünlerde beklenen misafirperverlik yok gibiydi. Rizeliler Fenerbahçe lehine tezahürat yaparken, Trabzonlular da başbakanın Fenerbahçelilğine takıyorlardı. Yoğun küfürden bunalan misafir teknik direktörün tepkisi ise çok ılımlıydı: canları sağolsun.

Maç beklendiği gibi geçti! Trabzonsporlu oyuncular son yıllardaki her Rize deplasmanında yaptıkları gibi yine sahada gezindiler. Evsahibi takım ise çok şık bir golle kazandı. Ancak Rizespor’u bir sürpriz bekliyordu. Geçen sezondan kalan cezası, lisansı geç vizelendiği için işletilmeyen yeni transfer Özgür’ün sahada kaldığı yarım saatlik sürenin karşılığında üç puan Trabznspor’a gidiyordu. Her iki taraf da şaşkındı. Trabzonspor genel sekreteri ise “Komşumuz için üzgünüz. Futbolda böyle şeyler oluyor” diyordu bu beklenmeyen gelişme karşısında.

Trabzon şehrinin ilk Rizeli başbakan deneyimi değildi yukarıda anlatılan. Mesut Yılmaz’ın başbakanlığı döneminde de bazı rahatsızlıklar olmuştu. Özellikle 1996 mayısındaki Fenerbahçe maçı sırasında, Ali Şen’in manipulasyonuna uyan Yılmaz’ın Trabzon insanını kendi evinde muhasara altında tutması ve potansiyel suçlu muamelesine maruz bırakması gibi bir şikayet vardı Trabzonspor cephesinde. Bir de şampiyonluk kaçınca sinirler iyice bozulmuş, öfkenin dozu artmıştı. Yılmaz’ın açık açık Galatasaray’ı desteklemesi de Trabzonsporluları rahatsız ediyordu ayrıca. Ankaragücü oyuncusu Hasan Şaş’ın tam Trabzonspor’a imza atmak üzereyken Yılmaz’ın müdahalesiyle Galatasaray kadrosuna katıldığını düşünenlerin sayısı da az değildi hani.

Her iki “taraftar başbakan” deneyiminde de gerçeklerin tam ne olduğunu kestirebilmek kolay değil. Ancak, futbolseverlerin ve özellikle Karadenizli insanının tepkiselliğinin, duygusallığının pay sahibi olduğunu söylemek mümkün bu olaylarda. Bir de, bu gibi olayları karşı siyasi propaganda malzemesi olarak kullanmayı adet edinmiş yerel politikacıları.

Üçüncü lige kim düşürdü?

Karadeniz takımları arasındaki rekabetin arka yüzünde durum biraz daha değişik. Temelde Karadeniz insanı birbirini desteklemek taraftarı. İçinden öyle geliyor. Karadeniz kentlerinde yerleşik insanda bu pek belirgin değil ama gurbetçiler arasındaki dayanışma sağlam. Karadeniz ekiplerinin deplasman maçlarında komşu kent takımlarının taraftarlarını görmek mümkün tribünde. Kendi maçının sonucunu öğrendikten sonra komşusunun maç sonucunu soranların sayısı da az değil. Bir “ikinci takım” hadisesi sanki, bir “Karadenizlilik” ruhu saklı bir yerlerde. Ayrıca, kendi kentinin takımını tutmadan tümden Trabzonsporlu olanlar var ki, bu da çok ilginç. Samsun’da, Ordu’da, Giresun’da, Rize’de… Her Karadeniz kentinde var bu. Bunun altındaki en büyük etken Trabzonspor’un mutlak başarısı. Madem ki Trabzonspor en iyi temsil etti bu bölgeyi, bu insanı, ben ondanım, sadece ondanım diyen az değil. Bazısı da farklı sosyolojik ve yerel nedenlerle kendi kentinin takımına sırt çevirip biraz da tepki olarak Trabzonspor taraftarı olmuş gibi.

Dönelim bazı teorisyenlerin sorusuna. Karadeniz ekipleri hiçbir zaman Trabzonspor’un şampiyonluklarında payları olduğunu düşünmediler, bunu dile getirmediler. Bu tuhaf bakış açısı onları pek de ilgilendirmiyordu. Buna karşılık, ligden düştükleri dönemlerde Trabzonspor’u kısmen de olsa sorumlu tutan tavırlar sergiledikleri olmadı değil. Rizespor özelini yukarıda açıklamaya çalıştık. Ancak, Giresunspor ve Orduspor için de ayrı bir parantez açmakta yarar var. Doksanlı yılların sonlarında Yeni Yüzyıl gazetesinden bir grup gazeteci Karadeniz insanının sorunlarını yerinde dinlemek üzere bölgede misafir olmuşlardı. Hazırlanan çok yönlü yazı dizisinin bir bölümünde hem Giresunlu hem de Ordulu futbolseverlerin bir serzenişi vardı: Onları, Trabzonspor 2.Lig’e düşürmüştü. İstanbul basınının elemanları bu ifadeye balıklama atlamışlardı tabii. Oysa maçlar, kayıtlar, istatistikler incelendiğinde böyle bir durum söz konusu değildi, bu yazıda da görüldüğü gibi. Olamazdı da. Trabzonspor’un böyle bir felsefesi, böyle bir geleneği yoktu. Onların ötesinde, Trabzonspor’un hedefi sadece zirve mücadelesiydi ve bu yolda Orduspor’la ya da Giresunspor’la bir işi olmazdı. Hemşehrilerimizin atladığı, gazetecilerin ise hiç ilgilenmedikleri bir nokta daha vardı hem. O sırada iki kulüp de, ikinci değil üçüncü ligde mücadele ediyordu. Bu kulüpleri ikinci lige düşüren etkeni, yine onların üçüncü lige düşüşünde aramaktı en doğrusu.

Dostluk; yeniden ve kalıcı…

Spor, sosyal bir olay nihayetinde. Kulüpler hem birbirinin rakibi, hem de yoldaşı. Futbolu spor olmaktan uzaklaştırıp büyük ölçüde başka bir şey haline getiren olumsuzluklar kulüpleri, camiaları, tribünleri de başka türlü karşı karşıya getiriyor ne yazık ki. Sadece Türkiye’de değil, dünyada var bu sevimsizlik. Ancak ülkemizdeki düşmanlık ve şiddet katsayıları çok ivmeli bir yükselme gösterdi son yıllarda. Sosyal dedik ya, sosyal ötesi nedenleri var elbette bunun. Ekonomik nedenleri. Karadeniz kulüpleri açısından bakıldığında güzel olan, ülke genelindeki kötüye gidişin aksine, (nazar değmesin) artık bir düzelme eğilimine girmiş olması ilişkilerin. İletişim başladı en azından ciddi şekilde. Bu umut verici bir gelişme. İletişimden zarar gelmez zira. Önce farklı da olsa görüşler, önyargılarla gelse de masaya taraflar sonradan yumuşama sağlamak, kenetlenmek, elele tutuşmak mümkün olabiliyor genelde.

2003-2004 sezonunda yine ortaya çıktı Karadeniz takımlarının renklerinden oluşturulan barış bayrakları tribünlerde. Göze, yüreğe öyle hoş geliyor ki. Bölgesel bir olimpik ruh işte.

Elbette bazısı başarılı olacak bazısı başarısız. Biri birini yenecek, öteki berikini eleyecek. Zira, kardeşlik başka şey, mertçe çıkıp oynamak başka. Karadeniz kentlerinin ne kadar hakkı varsa Süper Lig’de temsilci bulundurmaya, diğer şehirlerimiz de o denli hak sahibi bu şenlikte. Artık hayatta olmayan Rizeli müteahhit bir hemşehrimizin çok güldüğüm bir sözünü buraya almak geliyor içimden, affınıza sığınarak: “Kari tarafindan olmaz ekreba! Olur hisim. Boşadin kariyi, hani ekreba?” Karadeniz takımları da ne kadar yakın, ne kadar iç içe olurlarsa olsunlar, ayrı takımlardır nihayetinde. Ayrı hedefleri, ayrı canları olan kurumlar. Hepsine puan, hepinse başarı lazım. Hepsi yaşamak istiyor bu ligde. Kimse kimse ile düşman olmamalı elbette. Karadeniz takımları birbiriyle daha fazla dost olmalı şüphesiz. Bu temel kural. Kurumsal açıdan da hepsi birbirine destek olmalı. Yaşaması için el vermeli. Bu başka bir güzellik. Ancak aslolan rekabet futbolda. Sahada yardımlaşmak, hem bu bu işin özüne, hem Karadenizli mertliğine aykırı. Rekabet futbolun temeli. Ama… gürültüsüz, patırtısız. Aman, kavgasız, dövüşsüz…

Beklenen sonuç

Trabzonspor’un şampiyonluklarını bir ölçüde o dönemdeki Karadeniz varlığına bağlayanların zaten bir dayanağı yoktu. Diğer konularda ne kadarcık bilgi ile konuşuyorlarsa, savundukları futbol tezlerini ne kadar matematiğe, mantığa ya da tarihe dayandırabiliyorlarsa bu konuda da öyle yapmışlardı mecburen! Trabzonspor, sadece kendi içinde barındırdığı bir potansiyeli, bir geleneği başarıya hedeflediği için şampiyon olmuştu o zamanlar. Karadeniz takımları var diye değil. O olamazken rotasyon sistemiyle şampiyonlukları paylaşan İstanbul kulüpleri de, Bakırköyspor, Sarıyer, Zeytinburnuspor, İstanbulspor gibi kendi kentlerinin takımlarının, ya da Kocaelispor, Sakaryaspor, Bursaspor, Çanakkale Dardanelspor gibi bölge takımlarının varlığı nedeniyle becermediler bunları.

Trabzonspor, hem kendi özünü, kendi felsefesini, kendi misyonunu unuttuğu için, hem de ülkenin sosyoekonomik dinamikleri değiştiği için şampiyon olamadı yıllarca. Ligde Karadeniz takımı kalmadığı için değil. Ayrıca, aynı sosyoekonomik değişikliklere bağlıydı bir yerde Karadeniz takımlarının daha alt klasmanlara doğru yer değiştirmeleri. Kendi internet sitelerinde de anlatırlar bu gerçeği. Trabzonspor neden şampiyon olamıyorsa, Karadeniz ekipleri de ondan dönemiyorlardı 1.Lig’e. Karadeniz’in ekonomisi gibi bir dönem futbolu da geri gitmişti. Ne kadar fındık o kadar takımdı yani…