Oğlumuzu Satıyoruz
Allah sizi inandırsın, bunlar balatayı hepten sıyırdılar. “Bunlar” derken kimi kastettiğimi anladınız tabii: Özkan Sümer ve akıldaşları…
Arkadaşların 16 aylık tablosunda iki büyük (!) proje var: Limanı almak, Gökdeniz’i satmak!…
***
Limanı aldılar alacaklar, egemen güçler ikna edildi gibi. Hayırlı olsun, işletebilirler inşallah. Yarın, işi yüze göze bulaştırıp zarar etme ihtimali de var şüphesiz. Gerçi, nasılsa birkaç mazeret bulurlar o zaman da: “Sinop açıklarında fırtına çıktı, gemiler gelemedi.”, “Samsun sularında, Haluk Ulusoy’un babasının frigofrik TIR’larından gemilere taciz ateşi açıldı, korkup geri döndüler.”, “Tarihte görülmemiş bir gel-git hadisesi bize denk geldi, sular 45 santim çekildi, şilepler karaya oturdu.” gibi…
***
Gazeteleri okudunuz, Gökdeniz için Fenerbahçe ile pek yaman bir transfer pazarlığı yapılıyor: Ali Akdeniz+Hakan Bayraktar+Ceyhun (soyadı pek zikredilmez)+ 1 milyon dolar. Ha bir de Saran firmasının 450 bin dolarlık alacağı silinecekmiş.
Bu formülde, Trabzonspor yönetim kurulunda yer alan Fenerbahçelilerin, Aziz Yıldırım aşıklarının payını başka bir yazıya bırakmak icap eder; bizim bugünkü işimiz başka.
***
Bu kardeşiniz, Gökdeniz konusunda iki yazı yazarak görüşlerini ve duygularını çok açık bir şekilde kamuoyuna sundu. Gökdeniz Karadeniz’in, adıyla, soyadıyla, forma numarasıyla Trabzonspor’un temel direği ve geleceği olduğunu, daha doğrusu olması gerektiğini anlattı. Ve sanıyorum ki, yönetimdekiler ve onların dışarıdaki az sayıda akıl hocaları haricinde kalan Trabzonsporlular bendenize hak verdiler.
Konuyu bizzat Sayın Sümer ile de görüştüm; onun satış için gerekli altyapıyı, henüz sezon ortasındayken hazırladığını ve fakat çoğu zaman yaptığı gibi, süslü cümlelerle inkâr ve saklama yoluna gittiğini hissettim. Yazıları da o nedenle ağır yazdım. Medyadaki bazı sağduyu sahibi Trabzonspor kalemleri de bana yürekten ve bilekten eşlik ettiler.
***
Şimdi, Sümer ve akıldaşları, yine, Gökdeniz’i paraya çevirerek maddi bunalımdan çıkmanın yollarını arıyorlar. En büyük destekçileri ise Gökdeniz’in ligin son haftalarındaki performansı. Sanki, koca bir camianın yükü sırtına bindirilen ilk yirmili yaşlardaki bir gençten başka bir şey beklenirmiş gibi.
Bunlar hesap-kitap adamı ya (!), Gökdeniz’i üç genç ile değiştirip yükü üçe bölecekler. Nasıl fikir ama! Zehir bunlar, zehir! Almaya çalıştıkları adamların ikisine bakın: Biri, geçen sezon yaptıkları teklifi ve siyasi baskıyı elinin tersiyle itip “Biz aileden Fenerliyiz” diyen bir oyuncu. Topsuz oyunu sıfır, presi ve devamlılığı sıfırın altında. Diğeri, sezonu kulübede ve tribünde geçirmiş bir hayal kırıklığı. Üstelik ikisi de İstanbul hayatını, Fenerbahçe şaşaasını tecrübe etmiş. Bunlardan Trabzon’da verim alacaklar şimdi.
Hey gidi sahip olamadığımız akıl. Gökdeniz gibi, paranın satın alamayacağı bir büyük yetenek, bir öz evlat bu şaşkın ve define arayıcısı kafa yapısının elinde ziyan olup gidiyor. Biz ise çırpınıp duruyor, ama bir halt yiyemiyoruz.
Yarabbim! Gökdeniz gibi bir öz çocuğunu satmayı, paraya çevirmeyi düşünen bu zihniyeti satmayı nasip etmez misin biz kullarına! Gerçi, satsak kaç para eder ki bu acaiplik?
***
Efendiler! Para dediğiniz şey iki ayda biter gider, geriye katıksız bir akılsızlık kalır. Hayatta en önemli değer kendi öz benliğimizdir. O ki, vazgeçilmezdir; o ki, paha biçilmezdir; o ki parayla alınamazdır; o ki, para uğruna satılamazdır. Ama bizde bunları anlayacak, bunları hissedecek kafa nerede!
Tamam, hadi aklımız yok, Yahu kardeşim gözümüz de mi yok? Bakın transfer bombası hazırladığınız o camianın size açtığı pankarta: “Pezevenk Trabzon, ananı da sat!” Bu saldırıya, bu hakarete verebileceğiniz cevap bu mu yani: “Anamızı satmayı düşünmüyoruz, size oğlumuzu verelim!!!” Mayıs 2003