Basında Kulaçoğlu

Restorasyon ve atılım gerek (2003-Radikal)

Trabzonspor’da bu sezon başkansızlığa rağmen iyi şeyler oluyor. Bordo-Mavili cephede yaşanılanların perde arkasını yakın bir gelecekte Karadeniz ekibi hakkında kitabı çıkacak olan Dr. Hakan Kulaçoğlu’yla konuştuk

 

TANIL BORA

Hakan Kulaçoğlu, zaman zaman Radikal Futbol’a da konuk olan bir yazar. Kendisi ‘aslen’ hekim (cerrah); ama daha da ‘aslen’, Trabzonsporlu. Trabzonspor’la ilgili çok sayıda yazarın katkıda bulunduğu kitap derlemesi yakında İletişim Yayınları’ndan çıkacak. Kulaçoğlu’yla, Trabzonspor’un yaklaşan kongresi üzerine konuştuk.

Sümer gerçekte niye bıraktı? 

Öncelikle, Sayın Sümer’in, Fenerbahçe kulübüne verilen cezanın kaldırılmasına tepki olarak istifa etmesini baştan beri doğru bulmadım. Fanatizm ve karar kurullarının etki altında bırakılması gibi sorunlar, sadece Trabzonspor’un değil, Türk futbolunun genel meseleleridir. Bu ortak sıkıntıdan Trabzon’u kaosa sokacak bir tepki yaratmak mantıklı kabul edilebilecek veya liderlikle örtüşecek bir hareket değildi. Bu istifayı peşinen bir kaçış olarak da değerlendirmemek gerekir. Samimi bir tepkiydi özünde. Ancak, geçen yılki kongreden önemli çalışma arkadaşlarını yitirerek çıkan Sümer’in kulübün idaresinde zorlandığı doğruydu. Bir idari otorite zayıflığı ve psikolojik direnç kırılması hali mevcuttu. Sümer’in istifasında yorgunluk da rol oynadı.

Trabzonspor bu kongrede neyi arıyor? Sümer çizgisini sürdürmek mi, bir tür restorasyon dönemi mi? 

31 Aralık 2000 kongresinde seçilen yönetimin görevi ve hedefi restorasyondu. Başarılı da olundu sayılır. Geçen kongrede ise Trabzonspor hiç yoktan başına dert arıyordu ve buldu. O kongre kurum ve takım için bir atılım kongresi olmalıydı, lakin olamadı, ciddi bir bölünme getirdi. Bu da duraklamaya, hatta gerilemeye yol açtı. Bu kongre için restorasyon ve de atılım yapacak bir yönetime ihtiyaç var; o kapasitede bir yönetim seçilmeli. Vasat bir yönetim vasat seyri sürdürmekten öteye gidemez.

Aday bolluğunu neye yormalı? Kimler, hangi toplumsal profilin temsilcisi? 

Aday bolluğunun bir nedeni olağanüstü halin ortadan kalkması. Yük hafifledi, risk azaldı. Ya da öyle zannediliyor. Bu, insanları heveslendirdi. Çok listeli manzaranın diğer önemli nedeni ise parçalanmadır. Son bir yılda yaşanan onca tuhaf hadisenin her biri, yeni bir “bölünme”yi, kibar deyimiyle “arayış”ı getirdi. Bugünkü üç aday da dürüst ve güvenilir insanlar; samimi Trabzonsporlular. İskender Önal bir anlamda geçmişte Faruk Özak döneminin istikrarını ve başarısını temsil etmek iddiasında. Ancak o dönem de dahil olmak üzere geçmişte yapılan hatalardan çıkarılan dersleri uygulamaya sokmak gerek.
Önal, maddi açıdan da görülmeyen güçte bir liste oluşturabilir. Zaten Trabzonspor seçimlerinde belki başkan adayından daha önemli etken listenin içeriği. İkinci aday Atay Aktuğ Trabzonspor’un eski futbolcusu. Bir dönem belediye başkanlığı da yaptı. Daha ziyade, Önal’ın bir süre önceki sert çıkışına camianın çekirdeğinin bir bölümünün tepkisi olarak doğmuş bir hareketin temsilcisi. Bahri Köse, mutevazı ve analitik bir yapıya sahip. Üç yıldır, “Ben” demeden sessiz sedasız epeyce yük çekti. Federasyonun ona desteği avantaj olarak görülebilir, ancak aynı zamanda dezavantajıdır..

Mafyanın kongre sürecine bir şekilde karışmasına ne diyorsunuz? 

Günümüzde her alanın da kendi minyatür mafyası oluştu. Futboldaki parasal ve görüntüsel rant bu gibi odakların ilgisini çekiyor elbette. Ancak Trabzonspor geleneğinde mafya diye bir kavrama yer yoktur. Hiçbir kongre üyesi de bu kelimeden hoşlanmaz. Zaten Trabzonspor’un temel felsefesi her türlü çıkar odağına karşı direniştir. Mafya muhabbetinin doğrudan bir ay önce yaşanan bazı olaylara ve kişisel yöntemlere özel ve sınırlı olduğunu düşünüyorum. Gerçek bir Trabzonsporlunun ihtiyaç duyacağı güç sadece ve sadece kurumuna, renklerine duyduğu aşkın kendisinde yarattığı hizmet şevki olmalıdır. Kendinizi camiaya açıkça ve sadece bu şekilde anlatırsanız
başka bir güç odağına ihtiyacınız kalmaz. Aksi takdirde nasıl gelmeye çalıştıysanız öyle de gidersiniz!..

Bu sene şampiyonluk ya da Şampiyonlar Ligi üyeliği gerçekçi bir hedef olarak görünüyor mu sizce? 

Sezon başında kadroya bakarak dördüncülük, en iyi ihtimalle üçüncülük demiştim. Harika olmasa bile istikrarlı performans ve rakiplerinin beklenenin altında kalması Trabzon’u ikinciliğe taşıdı. Artık camia en azından Şampiyonlar Ligi hedefine inanmış durumda.

http://www.radikal.com.tr/haber.php?haberno=99156