Basında Kulaçoğlu

Kongre Röportajı (2003)

Özkan Sümer gerçekte niye bıraktı başkanlığı?

Öncelikle şunu söylemek isterim ki, Sayın Sümer’in, Fenerbahçe kulübüne verilen cezanın kaldırılmasına tepki olarak istifa etmesini baştan beri doğru bulmadım. Fanatizm ve karar kurullarının etki altında bırakılması gibi sorunlar, sadece Trabzonspor’un değil, Türk futbolunun genel meseleleridir. Bu ortak sıkıntıdan Trabzonspor’u kaosa sokacak bir tepki yaratmak mantıklı kabul edilebilecek veya liderlikle örtüşecek bir hareket değildi. Öte yandan, Özkan Sümer’in istifasını peşinen bir kaçış olarak da değerlendirmemek gerekir. Samimi bir tepkiydi özünde. Ancak, geçen yılki kongreden, önemli çalışma arkadaşlarını yitirerek çıkan Sümer’in kulübün idaresinde zorlandığı doğruydu. Yeni çalışma arkadaşları ile de beklediği düzeyde uyum sağlayamamıştı. Bir idari otorite zayıflığı ve psikolojik direnç kırılması hali mevcuttu. Bu gibi durumlarda fevri ve duygusal kararlar almak, reaksiyonun dozunu ayarlayamamak insanoğluna özgü doğal bir özelliktir. Sümer’in istifasında böyle bir yorgunluk da rol oynadı yani. Yoksa böyle bir çıkışla camiayı bütünleştirmek fazlaca iyimser bir beklentiydi. Sonradan kendisi de itiraf etti zaten bu yanılgısını…

Trabzonspor bu kongrede neyi arıyor? Sümer çizgisini sürdürmek mi, bir tür restorasyon, yeni bir dönem mi? Yeni bir dönem söz konusuysa, nedir bu dönemin hedefi ?

31 Aralık 2000 kongresinde seçilen yönetimin görevi ve hedefi restorasyondu. Başarılı da olundu sayılır. Geçen kongrede ise Trabzonspor hiç yoktan başına dert arıyordu ve buldu. O kongre kurum ve takım için bir atılım kongresi olmalıydı, lakin olamadı, ciddi bir bölünme getirdi. Bu da duraklamaya, hatta gerilemeye yol açtı. Bu kongre için hem restorasyon hem de atılım yapacak bir yönetime ihtiyaç var; o kapasitede bir yönetim seçilmeli. On yedi kişilik yönetimin her biri üyesinde çok yüksek oranda isabet sağlanmalı. Vasat bir yönetim vasat seyri sürdürmekten öteye gidemez. Oysa Trabzonspor artık çağdaş bir kurum olmayı, çok sağlam bir takım oluşturmayı bir süre daha erteleyecek durumda değil…

Geçen kongrede de bu konuyu konuşmuştuk, bu sefer aday bolluğu daha da fazla. Bu bolluğu ne yormalı? Kimler neyi temsil ediyor; nasıl bir toplumsal profili,. Nasıl bir iddiayı?

Aday bolluğunun bir nedeni olağanüstü halin ortadan kalkması. Yük hafifledi, risk azaldı. Ya da öyle zannediliyor. Bu, insanları heveslendirdi. Çok listeli manzaranın diğer önemli nedeni ise parçalanmadır. Son bir yılda o kadar çok tuhaflık yaşandı ki. Her hadise yeni bir “bölünme”yi, kibar deyimiyle “arayış”ı getirdi. Bugünkü üç aday da dürüst ve güvenilir insanlar; samimi Trabzonsporlular. Sembol, vizyon ve misyon meselesi ise biraz karışık. İskender Önal bir anlamda geçmişte Faruk Özak döneminin istikrarını ve başarısını temsil etmek iddiasında. Ancak o dönem de dahil olmak üzere geçmişte yapılan hatalardan çıkarılan dersleri uygulamaya sokmak gerek. Önal, maddi açıdan da uzun zamandır görülmeyen güçte bir liste oluşturabilir. Köklü bir geleneği yeni ufuklarla birleştirebilirse çok yararlı olabilir. Zaten artık Trabzonspor seçimlerinde belki başkan adayından daha önemli etken listenin içeriği. İkinci aday Atay Aktuğ Trabzonspor’un eski futbolcusu. Bir dönem belediye başkanlığı da yaptı. Daha ziyade, Önal’ın bir süre önceki sert çıkışına camianın çekirdeğinin bir bölümünün tepkisi olarak doğmuş bir hareketin temsilcisi. Yani, aslen  tabanın çok yakın bir noktasına dayanıyor. Bahri Köse, mutevazı ve analitik bir yapıya sahip. Üç yıldır, “Ben” demeden sessiz sedasız epeyce yük çekti. Federasyonun ona desteği avantaj olarak görülebilir, ancak aynı zamanda dezavantajıdır. Zira, bu bir dayatma olarak antipati topluyor genel kurul üyeleri ve taraftarlar arasında. Tam olarak tabandan ve gelenekten gelmediği için büyük ölçüde yeni delege çalışmasına dayanıyor bu grubun çıkışı.

Mafyanın kongre sürecine şu veya bu şekilde karışması, eminim birçok Trabzonsporlunun canını sıkıyordur. Siz nasıl görüyorsunuz bu manzarayı?

Günümüzde her alanın da kendi minyatür mafyası oluştu. Futboldaki parasal ve görüntüsel rant bu gibi odakların ilgisini çekiyor elbette. Ancak Trabzonspor geleneğinde mafya diye bir kavrama yer yoktur. Hiçbir kongre üyesi de bu kelimeden hoşlanmaz.  Zaten Trabzonspor bu ülkenin en aydınlık kurumlarından biridir ve temel felsefesi her türlü çıkar odağına karşı direniştir. Mafya muhabbetinin doğrudan bir ay önce yaşanan bazı olaylara ve kişisel yöntemlere özel ve sınırlı olduğunu düşünüyorum. Bunların medyada yer alış biçimi sansasyonel ve spekülatif oluyor bildiğiniz gibi. Gerçek bir Trabzonsporlunun Trabzonspor kongresi için ihtiyaç duyacağı güç sadece ve sadece kurumuna, renklerine duyduğu aşkın kendisinde yarattığı hizmet şevki ve potansiyeli olmalıdır. Kendinizi camiaya açıkça ve sadece bu şekilde anlatırsanız başka bir güç odağına ihtiyacınız kalmaz. Aksi taktirde… nasıl gelmeye çalıştıysanız öyle de gidersiniz!..