Basında Kulaçoğlu

Ekşi Sözlük’te Hakan Kulaçoğlu

  • Doktor ve futbol yazarı. 1963’te Trabzon’da doğdu. 1980’de Trabzon Lisesini,1986’da Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesini bitirdi. 1991’de genel cerrahi uzmanı, 2000’de doçent oldu. 1995’te başladığı futbol yazarlığında; Karadeniz, Günebakış, Fotomaç, Fanatik, Pas, Radikal Futbol, Futbol Plus, Goal gibi gazete ve dergilerde, ntvmsnbc.com internet portalında yazdı. Trabzonspor yazılarını 2001’de, Fotomaç ve Fanatik’teki köşelerinin başlığı olan ameliyat masası adıyla kitaplaştırdı. Fırtına İhtilal Efsane Trabzonspor kitabını derledi.

(pacos bill, 06.09.2005 15:39 ~ 08.09.2005 19:01)

  • Fotomaç gazetesinde, genel itibariyle Trabzonspor hakkında yazar. Güzel üslubu ve yazılarında ortaya çıkan seviye farkı okuyucularının damağında karamel tadı bırakır. Güncel yazılarına http://www.fotomac.com.tr/…ar/hakan_kulacoglu/arsiv adresinden ulaşılabilir.

(naalakasivar, 21.03.2011 05:49 ~ 05:59)

  • İnteraktif ortamda ve televizyon ekranında hak ettiği değer gösterilmeyen yorumcu. Söyleyeceğini dolambaçsız söylemesi, yapıcı eleştiriler yapması, futbolu sonuç değil zevk olarak görmesi ve bir futbolsever olması spor medyamızda ender görülen şeyler.

(kor arabin mahnisi, 06.10.2011 05:36)

  • Kendisi çok önemli bir spor yazarıdır.

    Sadece Trabzonspor için değil Türk Medyası için çok önemli bir kalemdir.
    keşke aynı seviyede çok daha fazla yazar olsa.

(mhm, 13.10.2011 15:15)

  • Pazar akşamları a haber’de yayınlanan Artı Futbol’un yorumcularındandır. Gürcan Bilgiç’e yaptığı kontralar ise güldürürken düşündürecek cinstendir.

(kor arabin mahnisi, 13.10.2011 15:58)

  • Hem mesleğini iyi icra eden ve kendini sürekli geliştiren bir doktor, hem de kaliteli bir futbol yorumcusu.

(sonnefesedekdevrim, 13.10.2011 16:06)

  • En büyük özelliği aranan olması. Ne hikmetse, her defasında aranıp ama bir türlü bulunamayandır da.Yok saymaların ve hakaretlerin ayyuka çıktığı futbol yorumculuğunu, sınıf atlatabilecek bir potansiyele sahip olması. Futbol yorumculuğunun geleceği açısından çok önemli. üslup ve seviyenin ciddi anlamda ne kadar önemli olduğunu bizlere göstermesi de ayrı bir detay. Bu arada bir diğer önemli detay ise imrenilen olmasıdır.

(lebbeyk, 13.10.2011 16:30)

  • Çok net üç cümleyle başlayayım…

Bir: şike soruşturmasının başladığı 3 temmuz günü nerede duruyorsam bugün aynı yerdeyim.
İki: herkesin her yaptığının tam karşılığını almasını istiyorum.
Üç: Sayın Cumhurbaşkanı’nın “kişiye özel yasa değişikliği” kaygısını paylaşıyorum.
Ancak… Kamuoyunda “kişiye özel yasa” izlenimi oluşturulması kadar yanlış bir başka görünümü de asla içime sindiremiyorum.
yani, bu soruşturmanın kişiye özel yapılmış olması havasını.

Sulandırma çabaları
Kanunlara saygılı vatandaş olmakla övünmüyorum, zaten görevimdir, ahlaken de başka seçeneğim yoktur. Dahası, kanunların, suç-ceza muhakemesinin adil ve eşitlikçi olmasının tıpkı “dürüstlük” gibi bir insanlık onuru meselesi olduğunu düşünmek durumundayım.
Futbol özelinde ise “temiz futbol” anlayışını katıksız ve ödünsüz benimsiyorum, savunuyorum.
Bütün bunlardan dolayı şike soruşturmasına baştan beri destek veriyorum, sulandırılması çabalarına da karşı çıkıyorum.
Kulüpler Birliği’nin 3 temmuz sonrasındaki tavrını, federasyonun durumu idare etme yaklaşımını kabul etmiyorum. Şaibeli, ucube liglerini de izlemiyorum. Siyasi partilerin, memleketin bunca sorunu varken şike cezalarını öncelikli problem kabul etme noktasındaki mutabakatlarını da samimi bulmuyorum.

Hakki teslim edilmeli
Ben Trabzonsporluyum. Bir tek haram katmadan 82 puan toplayan Trabzonspor’un şampiyonluğunun elinden alındığını ve teslim edilmesi gerektiğini düşünüyorum. Bir yandan Fenerbahçe camiasının şike soruşturması sürecindeki genel anlayışını sağlıklı bulmuyor, öte yandan da bazı Trabzonsporluların “Fener düşsün de bize şampiyonluğu vermezlerse vermesinler” ya da tam tersi “bize şampiyonluğumuzu versinler de kim ne ceza alırsa alsın” şeklindeki ifadelerini de yanlış buluyorum.
Trabzonspor da “gerçekten” bu işin içindeyse (ki iddianamede yer alan konuşmalarda hiçbir teşvik girişimi, para pazarlığı veya vaadi yoktur; sadece karşı önlem için “aman ha” uyarısı vardır) da ceza almalı diyorum.
Sporda düzensizliğe ve haksız kazanca karşı çıkmanın tek şekilde, “pazarlıksız” olabileceğini düşünüyorum. Federasyona da ‘pazarlık’ cin fikirliliğinden medet ummamasını tavsiye ediyorum.
Futbol filozofu Şenol Güneş, Karabük maçından sonra, elinden alınan şampiyonluğun üzüntüsü bağrına basarak “adalet zengin bir hazinedir, gün gelir herkese lazım olur” derken sadece yaşananların değil yaşanacakların da tanımını yapmış aslında. Adalet ve demokrasi gerçekten insanlık onurunun iki temel güvencesidir; kendini çok güçlü görenlere de gün gelir lazım olur.

Hepsi için ayrı ceza ve demokrasi… Öyle bir rejimdir ki, olgunluk kavramının nihai noktasıdır temelde. Demokrasi ile yönetilen bir hukuk devletinde her şey tartışılır, en doğrusu bulunmaya çalışılır. Bu sürece, anayasa gereği meclis de cumhurbaşkanı da dahildir, müdahildir. meclis’in onayladığı yasa değişikliğinde toplumun içine sinmeyen noktalar vardı, bunları dile getirdik.
Sayın Cumhurbaşkanı da benzer saptamalar yaptı.
Hukukçu değil vicdan sahibi vatandaş olarak tekrarlayayım:
Bana göre, şike suçu hem bireysel hem de organize şekilde yapılabilir; hangi yöntem izlendiyse, tanımı o olmalıdır. Bana göre, 10 kez şike 5 kez teşvik suçu işleyen kişi sadece 1 şike suçundan ceza almaz; hepsi için ayrı cezalandırılmalıdır.
bana göre, 6222 nolu yasada öngörülen şike cezaları ağırdır, TCK’daki diğer ceza miktarları ile orantısızdır, azaltılmalıdır.

Linç etme yanlışı
Eğer meclis yaptığı 6250 nolu yasa çalışmasında bunları atlamışsa, Çankaya’dan geri döndüğünde tekrar üzerinde çalışması gerekirdi. Bunu bir inatlaşma içinde aynen geri göndermek anlamsızdır. “Tek yürek olarak arkasındayız” beyanı da sadece hamasi bir ifadedir, diyaframdan söylenmiş olması bu durumu değiştirmemektedir.
Gelelim diğer açıya: bu ülke vatandaşlarının cezaevinde haksız yere bir gün bile fazladan yatmalarından dışarıdaki her özgür vatandaş rahatsızlık duymalı, sorgulamalıdır. Hepimiz şikeciliği ve şikeciyi kesinlikle kınamalı ancak linç etme yanlışına düşmemeliyiz. haklıyla haksız, mazlumla zalim, mağdurla gaspçı, iyiyle kötü, helalle haram kesinlikle birbirinden ayrılmalı ama iş cezaya gelince kantarın topuzu dengede tutulmalıdır ki işte adalet tam da buna denir ve bu nedenle “terazi” ile sembolize edilir.