Genel Futbol Yazıları

Hay Allah Menacerinizi Versin – 2

Bir süre önce gazeteniz Günebakış’ta aynı başlıkla yayımlanan yazımızın ikinci bölümünde bu kez menacer-transfer meselesinin en komik boyutlarından birine, talip olunan bir oyuncunun çok sayıda menacerinin ortaya çıkması ve böylece transferin Arap saçı halini alması hadisesine bir göz atacağız. Aşağıdaki satırlarda, bir kulübümüzün transfer komitesi üyeleri ile futbolcu menacerleri arasındaki inanılması ve dayanılması güç telefon konuşmaları yer alacaktır. Olayda adı ya da sanı geçen tüm karakterler hayal ürünüdür. Bununla beraber, hepsi gerçekle neredeyse bire bir uyumludur.

***

– Alo, Kemal abi, benim Reşo, Reşit yani. Eski Fincansporlu Kazma Reşit. Golcü arıyormuşsunuz abi, he mi?

– He valla Reşom, kimden duydun sen?

– Abi duymayan mı kaldı sizin golcü işini! Basında yer aldı ya, hatta Resmi Gazete’nin mükerrer sayısında bile yayınlandı. Zaten, ligin ilk yarısında topu topu dokuz gol atmışsınız, onu da dokuz doğurmak suretiyle. Siz golcü aramayacaksınız da kim arayacak canım abiciim?

– Dalga geçme ulan. Aslında bizim golcümüz falan da var ama, rakip savunma oyuncuları eskisi gibi kazma değil artık, yani senin zamanındaki gibi.

– Yok yere kızıp da bu güzel kardeşinin kalbini kırma be Kemal ağbi. Ben size yardım etmeye çalışıyorum hem.

– Yardım mı, ne yardımı? Şikecilik sektörüne girdin de hakem, kaleci, maç falan mı satın alıcan bize, ligde kalalım diye?

– Yok be abi, yine yanlış anladın. Ben menecerlik müessesesi tesis ettim de ondandı aramam.

– Nasıl nasıl? Semaverlik medresesinden mi mezun oldun? O ne ki lan?

– Abi menecerlik müessesesi diyorum ya!

– Ha anladım şimdi, menicerlik meselesi. Telefon şey etmiyo da, tünele girdimiydin.

– Abi dinle şimdi. Elimde Etyopyalı bi oğlan var. Acaip bi forvet. Size onu veriim, üç vakte kadar çözsün gol sorununuzu.

– Oğlum deli misin nesin ya? Etyopyalı futbolcu mu olurmuş? Onlar önce kendi açlık sorunlarını çözsünler de görelim.

– Öyle deme be Kemal abi, bu çocuğun çok geniş bi sülalesi var. Küçükken futbola yeteneği olduğunu çakınca, tüm sülale yememiş buna yedirmişler. Oğlanın kilosu falan yerinde. Yalnız sülaleden çok zayiat olmuş bu arada.

– Get oğlum ya, dalga mı geçiyon bizlen. Sen bi Brezilyalı bul bize, bu aralar onlar moda. Şöyle adı falan da gösterişli olsun ha!

– Olur ağbi, o da olur. Şu an elimde bi Brezilyalı var mesela. Otuz üç yaşında ama taş çatlasa 27 gösteriyor. Birinci ligde yarım sezon oynamış. Brezilya milli takımını tam yedi kez çıplak gözle seyretmiş stadyumda. Şimdi üçüncü ligde oynuyor; ama sizde iş yapar. Adı da acaip oturaklı: Marcello Carlos Roberto Rodrigez Alton Biterson. Bana yarına kadar müsaade et, bu işi bitireyim.

– Ulan bu işin altından bi kazık çıkarsa karışmam ama.

– Aşk olsun be Kemal ağbi. Bak göreceksin, ne dualar edeceksin bana…

***

– Alo, Reşit beyle mi görüşüyorum?

– Hayır beyefendi, ben Memet.

– Kusura bakmayın, kendisi bize bu numarayı vermişti de…

– Siz ne için aramıştınız abiciim?

– Bi futbolcu transferi işi vardı da…

– Haaa, okey o zaman. Brezilyalı Biterson için di mi? Bana söyleyebilirsiniz, ben Biterson’un menaceriyim.

– Öyle mi! Biz menacer olarak Reşit’i biliyorduk ama.

– Doğrudur ağbiciim, o da menaceridir. Ben, Biterson’un salı menaceriyim.

– Sağlık menaceri mi?

– Yok yo abi. Sağlıkla falan ilgim yok. Salı ya, bildiğimiz salı. Gün olarak yani, haftanın ikinci günü.

– Nasıl ya, tam anlayamadım şimdi.

– Bak şeker abiciim. Bunlar büyük oyuncular, star yıldızı bunlar. Bunların her gün için ayrı menaceri olur. Reşit, çocuğun pazartesi menaceri, ben de salı menaceriyim. Yarın arasanız, Ekrem’le görüşeceksiniz mesela.

– Eee öyle desene ya. Şimdi anladım… yani pek anlayamadım ama neyse…

***

– Sekreterlikten bi faks geldi Kemal bey, transferle ilgili galiba.

– Deme ya, Biterson işi için mi yoksa?

– O herhalde, altında adı var.

– Kendisi mi faks çekmiş bize?

– Yok efendim menaceri bana sorarsanız.

– Bugün günlerden ne?

– Çarşamba ya Kemal bey.

– Ne bileyim be kardeşim. Bu ara transfer dönemi öyle çabuk geçiyor ki, takip edemiyo insan. Ekrem beyden mi faks?

– Yok efendim Ekrem beyden falan değil. Bu faks İngilizce yazılmış, altında da bi yabancı isim var.

– Ver bakim şu mesajı… Kim yahu bu Ferrera Moltibella? Ne demek ulan bu International Wednesday Agent?

– Biterson’un uluslararası çarşamba menaceriymiş efendim. Malum, bizim menacerlik dediğimiz işe onlar ajans diyorlar.

– Tövbe estağfurullah! Çarşamba menacerliğinin ulusalı, uluslararası mı olurmuş; ne diyo peki Allah’ın moltibelası?

– Biterson’u transfer etmek istersek ona ve diğer bazı yabancı menacerlere de komisyon ödememiz gerekiyormuş. Yetki belgeleri varmış.

– Başlatmasın ulan yetkisine, belgesine! Bizi deli etme yetkisini kim vermiş o terese? Çabuk bana şu numaradan menacer Reşit’i bağlayın. Ya da Mehmet’i veya ne bileyim Ekrem’i falan.

***

– Buyrun efendim. Ben Ekrem, Ekrem Türk.

– Türk olduğunu biliyoruz Ekrem bey. Bizim merak ettiğimiz, bu Biterson hıyarının, yani sıtarının çarşamba günleri neden hem Türk hem de yabancı menaceri olduğu? Kazanacağınız parayı bölüşmeye çok mu meraklısınız yoksa?

– Yok efendim, niye meraklı olalım ki? Oyuncu kendisi anlaşma imzalamış o Paraguaylı menacerle. Hem bir futbolcunun çok sayıda menacerinin olması benim karımı düşürmez. Ben yine alırım paramı da, sizin vereceğiniz komisyon katlanır.

– Saçma sapan konuşma Ekrem! Hepinizin gözünü para-guay bürümüş sizin. Ben kimi kaça katlayacağımı çok iyi biliyorum aslında ya, vermişsiniz bi kere Biterson ismini basına, taraftar baskısından anamız ağladı. Alamazsak şimdi, tribünü başımıza geçirirler, sanki Biterson’u ezelden tanırlarmış gibi.

***

– Alo, kardeşim, ben Kemal Katırcı. Biterson’un perşembe menaceriyle görüşmek istiyordum.

– Ben Süleyman Giritligil, Kemal bey. Biterson’un perşembe menaceriyim. Transfer konusunda kesin kararınızı verdiniz mi?

– Verdik gibi. Referansları iyi, gönderdiğiniz kasetleri de seyrettik hocayla. Gol atıyor, orta saha da oynayabiliyor.

– Pardon Kemal bey, siz Biterson’u orta saha oynatmayı da mı düşünüyorsunuz?

– Olabilir, niye sordunuz ki?

– Bu, işi biraz karıştırır da.

– Nasıl karıştırır ya? Zaten kaç gündür karışmadı mı karışacağı kadar. Yok ot menaceriydi, yok bot menaceriydi!..

– Bir dakika müsaade buyurun, izah edeyim efendim. Biz Biterson için United Agency of World Soccer Forwards’dan izin aldık sadece, yani forvet oyuncuları birleşik menacerliğinden.

– Eeee?

– Şimdi bir de United Agency of World Soccer Midfielders’a başvurmamız gerekecek. Bu biraz zaman alır da.

– Süleyman kardeşim, işi yokuşa sürmeye ne kadar da meraklısınız böyle. Bizi atlatıp Biterson’u başka kulübe mi satacaksınız yoksa?

– Asla Kemal bey, onu da nereden çıkardınız. Sadece… mevzuat böyle.

***

– Bugün içimde bir his var, Biterson transferi bugün bitecek Niyazi.

– Siz öyle diyorsanız öyledir başkanım.

– Demiyorum Niyazi, hissediyorum. Bana Biterson’un Cuma menacerini bağla bakiim.

– …

– Buyrun ben Cumali Karaköse, Biterson için aramışsınız galiba.

– He Cumali, onun için aradımdı. Sen de herifin Cuma menecerisin di mi? Heh, heh, adından belli. Bugün bitireceğim bu Biterson işini Cumali.

– Tamam efendim, biz gerekli formaliteleri tamamladık, iş imzaya kaldı. İsterseniz hemen faksla attıralım imzayı.

– Ne faksı Cumali, kalemle attırın. Hatta sabit kalemle attırın da sağlam olsun.

– Olur efendim, siz neyle derseniz onunla attırırız. Peşinat tamam mı peki?

– Ne peşinatı Cumali! Delirtme beni mübarek gün. Peşinat falan konuşmadık ki daha önce.

– Olur mu efendim. Beş yüz bin dolar peşinat istiyorlar. Yarısı futbolcuya, yarısı da kulübüne.

– Ne beş yüzü Cumali? Sen Türkiye’de yaşamıyo musun? Kriz nedir duymadın mı? Beşyüz bin doları olan birini bulursan ben takımın tamamını satarım.

– Ben krizi biliyorum ama sizin takımın gol krizinden de haberim var. Siz bilirsiniz vallahi. Ama şunu hatırlatayım ki, Biterson’un Birmanyalı bir cumartesi menaceri var, kılın teki. İşi tümden yokuşa sürebilir.

– Bir manyak meneceri mi var dedin? Bana kalırsa tüm menecerleri manyak bu herifin.

– Bir manyak değil efendim, Birmanyalı dedim. Ayrıca da teessüf ederim. Hem Biterson’un Pazar menaceri de Trinidat Tobago’lu ama ona diliniz hiç dönmez diye söz etmedim.

***

– Ne o suratının hali Niyazi, ne yazıyo o gazetede?

– Şey başkanım… Taraftarla telefon anketi yapmış da bu gazete. Biterson’u alamazlarsa çekip gitsinler demiş hepsi. Mahmut Tarım başkan olsaydı anında bitirirdi bu transferi diyorlar.

– Deme ya! Ver bakim şu gazeteyi.

– …

– Acele Kazma Reşit’i bul Niyazi. Biterson’un uçak biletini ayarlasın pazartesi için. Basın bültenini de hazırlat hemen. Göstereceğim Kemal Katırcı’nın kim olduğunu dosta düşmana…

***

– Salonu hazırladınız mı Niyazi? Biterson’nun ismini yazdırdığınız forma geldi mi? Çocuğun öpeceği saten bayrak nerde? Masanın arkasında niye Katırcı Yağları reklamı yok? Boşuna mı veriyoruz bunca doları yani?

– Siz merak etmeyin efendim, hepsi hazır olacak. Siz telefona bakınız bi zahmet bu arada.

– …

– Kemal ağbi, benim Reşit. Biterson biraz gecikecek de, onu haber vereyim dedimdi.

– Niye gecikecek yahu? Ne kadar gecikecek hem? Rezil oluruz basına falan.

– Meraklanma sen güzel abiciim, kısa bir süre gecikecek. Uçak kaçırmış da.

– Hay salak! Bir sonraki uçak ne zaman peki, atlayıp gelsin hemen, yarına erteleriz töreni.

– Yok ağbi, yanlış anladın. Bizim Biterson uçak kaçırmış, bindiği uçağı. Rio – New York seferini yapan, 453 sefer sayılı Brezilya Havayollarına ait Airbus 310 tipi uçağı Bolivya’ya kaçırmış.

– Ne yapmış ne yapmış?

– Uçak kaçırmış diyorum Kemal ağbi.

– Topçu adam niye uçak kaçırsın ki? Aklımı mı kaçırtacaksınız siz bana? Savcılıktan temiz kağıdı yok muydu bu hıyarın?

– Yok ağbi maalesef. Bu çocuk daha önce de banka soymuş bi kere, hem de gol krallığına oynadığı sene.

– Bunu biliyodun da niye sakladın benden Reşit kazması?

– Kabalaşma lütfen Kemal ağbi. Banka soygununu, fakir çocuklara oyuncak alabilmek için yapmış o zaman. Tamamen insani nedenlerle yani. Bankanın sahibi de affetmiş sonra Biterson’u. Adam aslında gerçek bir hümanist Kemal ağbi.

– Komonist arasak senden Rus fotbolcu isterdik Reşo!

– Yok ağbi ya, yine yanlış anladın. Komunist değil, hümanist. İnsani duygularla yapıyor ne yapıyorsa.

– Lan uçak kaçırmanın insanisi mi olur? Çıldırtma beni temelli.

– Bak ağbiciim, adam uçağı, sevdiği kızla evlenemeyen bir gence destek amacıyla kaçırmış. Gene hayırlı bir iş için yani. Hem cepten konuşuyorum sürekli; teslim olmak üzere. Bilirsin, Güney Amerika’da kanunlar biraz gevşektir, en fazla altı ay yatıp iyi halden erken salınır. Sizin sezon başı kampına yetişir.

– Ne diyon sen lan zırtapoz! Ah eski Kemal olacaktım da, gösterecektim sana uçağı, kaçağı. Dua et ki tövbeliyim artık. Ne diyeyim ben sana Kazma Reşo. Kızgın Katırcı yağıyla dağlanasın inşallah. Allah kırk bin kere cezanı versin. Hatta daha beter ol; Allah her gün menacerini versin!.. Mayıs 2003