Ters Uğur
Konya’da 70.dakikada Egemen Korkmaz’ın golü gelir gelmez, Merkez Bankası’nın zarif Trabzonsporlusu Sinan Kırcı kardeşimiz aradı. Telefonu açmadan ne diyeceğini biliyordum. Pazar sabahı, bu yazın en çok kitap okuyan Trabzonsporlu çocuklarının ödül töreninden önce Trabzon pidelerimizi yerken bir öneride bulunmuştum. Egemen duran toplara ileri çıkmasındı, zira toplara çok dengesiz vuruyordu, daha uygun pozisyondaki arkadaşlarına da engel oluyordu.
O daha tek kelime edemeden “Tamam Sinacığım, bir Trabzonspor yazarı olarak bittiğim andır” dedim. Güldü, bu bizim uğurumuz olsun abi, dedi. Yanılan kişinin kendine yine de bir pay çıkarabilmesi için nezaket göstermişti Sinan. Reklamın iyisi kötüsü olmaz, temelinden üretilmiş bir pişkinlik ve ülkenin suflörlüğe prim tanıyan aktüel konjonktürüne paralel bir havayla “Bekleyin, Galatasaray maçından önce de bazı isimler vereceğim size” dedim.
Karşı kaleye bir gol bir asist, kendi kalesine de biri gol olan iki asist yapan Egemen’in dışında ilginç bir başka isim çıkaramadı gece, Trabzonspor adına. Rakiplerinin maçlarını bitirmiş olmasının baskısı vardı takımın üzerinde. Güneş’in sabırlı oynayın, gol gelmezse veya geriye düşerseniz telaş yapmayın telkini, organizmalarda aşırı yanıt bulmuş ve miskinliğe dönüşmüştü neredeyse. Maçın tüm istatistiklerinde üstün olan Bordo-Mavililerin koşulan mesafe parametresinde geri kalmış olmasıydı belki de maçı geç koparan etken. Burak, Umut ve Jaja “hücum pres”, “savunmayı hücumda başlatma” parodisini o kadar başarılı oynamışlardı ki!
Bir nokta… Güneş’in Glowacki tercihini çok akılcı buldum. Galatasaray maçı öncesi bu önemli oyuncuyu düşük hücum profilli bir rakibe karşı test etmesini yani. Polonyalı ne yazık ki henüz istenen seviyede değil. Sakatlığı tekrarlamamışsa bile, Pino veya Baros karşısında çok sıkıntıya düşer bu haliyle. Altı günde ne mesafe alır bakmak lazım.
Bir de… Maçtan önce takımlar ısınırken Alan ile Giray’ı gösterdi kameraman kardeşimiz. Ellerinde telefon, konuştukları yetmezmiş gibi bir de kameraya gülüp el salladılar tatlı tatlı! On birde olmasa bile sahaya telefonla çıkma cüreti Şenol Güneş’in takımında bile oluyorsa, durum dumurdur artık bu ülkede.
(2 Kasım 2010)