Ameliyat Masası

Ucuz Penaltı, Pahalı Bedel

Bir yıl içinde dört teknik direktör değiştiren Trabzonspor’un, iki yılda dört kez el değiştiren Türkiye Cumhuriyeti Başbakanlığının kupası için sadece bir yıl zarfında üçüncü kez 19 Mayıs’ın çimlerine çıkmasına bakıp da “Ne olacak bu memleketin hali ?” diye merak edenlerin çoğu televizyon başında belli ki. Tribünlerde, gönüllerdeki kırgınlıkla paralel bir boşluk var zira.

 

Ülkenin önde gelen peyzaj uzmanları tarafından tarla süsü verilmiş sahanın en rahat adamı hakem Yücebilgiç. Aylardır skor yazarları ve spor kamuoyu tarafından fena halde örselenen yirmi küsur futbolcu hakkında vereceği hiçbir kararın fazlaca eleştirilmeyeceğini düşünüyor belli ki. Maçın başında Erdal’ın Mosheou’yla girdiği mücadelede % 49’luk bir penaltı durumu var. Uche’nin Ogün’ün tepesine çıkması da aynı hesap. Lakin Ayhan Bey kararını vermiş bir kere, uyduruk penaltıyı son ana saklayacak.

 

İlk yarıda mutlak bir Trabzonspor hakimiyeti var. Bizimkiler rakip cezaalanı içinde cirit atıyorlar ama sonuç yok. “Eyvah” diyorum, tipik bir Fener maçı, “Yine biz kazıyacağız, onlar kazanacaklar.”

 

Vugrineç bu devrede sahada yok gibi. Zaten ilk şutunu 61.dakikada atıyor bizim santrfor. Rada ise sakatlık döneminde bildiğini de unutmuş gibi. Şimdi bunların Türkçeleri zayıf ya, Kulüpler Birliği’nin “Yabancı oyuncu transferi serbest bırakılsın.” şeklindeki sözlerini “Yabancı oyuncular serbest bırakılsın, bildikleri gibi oynasınlar” gibi anlamışlar. Durum bundan ibaret.

 

Devre arasında Milne’nin o ünlü dudak hareketlerinden düşüncelerini okuyorum:

Bu takım ligi nasıl Fener’in altında bitirmiş?” diyor kendi kendine. Acele etme Gordon, daha bu işin ikinci yarısı var.

 

Fenerbahçe ikinci yarıya seyircisini de arkasına alarak başlıyor ve baskı altında kalıyoruz. Tipik bir “Trabzonspor ikinci yarısı” işte. El frenleri çekilmiş yine, kimsede gidecek hal yok. Pozisyon üstüne pozisyon veriyoruz, doksan dakikanın bittiğine şükrediyoruz ; ama bu fizik yetersizlikle uzatmadan da ümit yok.

 

Gordon durumu anladı artık. Halk arasında “kondüksiyon” denen şey eksik bu takımda. Uzatmaları oynuyoruz ; ama her anlamda. Sorunlar uzamış, hesaplar uzamış, maç uzamış. Bu arada Vugrineç’in bacakları da biraz uzamış. Tehlikeli şutlar çıkartıyor bizim Hırvat, lakin karavana.

 

Oyun uzadı, biz uzatmayalım. Ortada bir maç oldu ve her ortadaki maç gibi bunu da kaybettik. Yüz yirmi dakikalık emeğin karşılığı, bugüne kadar yönettiği hiçbir maçta istediğimiz sonucu alamadığımız yetersiz bir hakemin verdiği bir kepaze penaltıymış ; ne yapalım. Başta, her atakta, her pozisyonda ayak izleri bulunan Ünal ve Ogün olmak üzere tüm oyuncularımıza “canınız sağolsun” diyorum. Bizim müzede bu kupadan çok var. Önümüzdeki sezona kadar kendinizi toparlarsanız daha nicelerini alırız.