Ameliyat Masası

Kuyruk, Köpeği Sallarsa

Trabzonspor’a kim teknik patron olsa, hemen on küsur maddelik bir anayasa yapar nedense. Sümer’in on küsur kuralı vardı; geçen gün gazeteye baktım, Denizci de benzer sayıda bir maddeler topluluğu ilan etmiş. Onlar kırtasiye ile uğraşa dursunlar takım irtifa kaybetmeye devam ediyor bu arada. Bize de feryat etmek düşüyor tabii: “Rakamı bırak, rakıma bak” diye.

***

Bir başka rakam muhabbeti daha… Denizci hoca demiş ki: “Bana 11 Ogün lazım.” Kulakları çınlasın, Yılmaz Vural da, “Bana 11 İskender lazım” derdi bir zamanlar. Bakın hocalar! Bize, “11 Gerçek Trabzonsporlu” lazım; isim farketmez…

***

Kendilerine yöneltilen eleştirileri protesto eden hakemler, önceki haftanın maçlarına 5 dakika geç çıkmışlardı malumunuz. “Biz 14 yıl bekledik, 5 dakika daha bekleriz. Yeter ki, siz dürüst maç yönetin” demiştim ben de, kendi kendime. Bizim takım ise, hakemlere ilginç bir nazire yaptı Altay maçında; ilk 5 dakika oynadı, sonraki 85 dakika yattı. Neyi protesto ettilerse artık!..

***

Altay yönetimi, bizim maça gelen taraftarlarından bilet parası almamış. Benim bildiğim kadarıyla, bu tip maçlar, Altay gibi kulüplerin parasal dönüm noktalarıdır oysa. Hatta bu kulüpler, eskiden kupa maçlarının ikisini birden İstanbul’da oynarlardı, hasılatı yükseltmek için. Dahası, Trabzonspor, Altay’ın hedefsel rakibi de değil. Neyse… İzmir kulübü kendine yakışanı yaptı belki de. Biz ise, Trabzonspor’un sahada kendine yakışanı yapmasını bekledik haklı olarak. Ancak O yapamadı, aciz kaldı…

***

Çanakkale’den öyle bir haber aldım ki, Trabzonspor’un oradaki yenilgisinden daha vahimdi bence. Çanakkale 18 Mart Üniversitesi, Ali Şen’e, spor dalında gösterdiği üstün performans sebebiyle, “2000’in Öncüsü” ödülünü vermiş. Türk futbolunu en az 2000 yılına kadar kaostan kurtulamayacak hale getirip kaçan bir şahsiyete ödül veren bir üniversite zihniyeti ile 2000 yılına girmeye hazırlanıyoruz. Ne diyelim, Allah sonumuzu hayır etsin…

***

Ali Sami Yen’deki kupa yarı finalinin hasımları, Tolunay ile Filipescu’nun bu haftaki karşılaşmada kart cezaları nedeniyle karşı karşıya gelemeyecek olmaları çok ilginç bir tesadüf şüphesiz. Bir oyuncunun kazanma hırsının kendi takıma fayda sağlamasını bekliyoruz; ama yanılıyoruz işte. Keskin sirke küpüne, keskin futbolcu kulübüne zarar!..

***

Yönetim, Galatasaray maçının kazanılamaması halinde as futbolcuları satıp mevcut kadroyu dağıtacakmış. On dört yıllık sorun için geliştirilen son dahiyane proje bu demek ki. Mektepleri kapatıp maarifi bir güzel idare etmek yani!…

***

98 Dünya Kupası’na hazırlanan Rusya ile finallere ev sahipliği yapacak Fransa arasında oynanan hazırlık maçının tek golünü “Sergei Yuran” adında bir oyuncu kaydetti. Rusya gibi bir devin, bu gibi “adı sanı duyulmamış, hiçbirimizin kim olduğunu bilmediği ve dahi dünyanın en önemli teknik adamları (!) tarafından bile tanınmayan (!)” bir golcü müsveddesiyle, Dünya Kupası finallerine gitmeye kalkması size de biraz tuhaf gelmiyor mu?.

***

Haftanın filmi: “Başkanı Adamları”, ya da İngilizce adıyla “Wag the Dog”… Dustin Hofmann ile Robert de Niro’nun başrolleri paylaştığı bu eğlenceli filmde, birkaç şeytani zekalının, Amerika ve Dünya ile nasıl oynadıklarını, nedense, gülümsüyerek izliyoruz. Filmin mesajı ise şu: “Köpek neden kuyruğunu sallar? Çünkü köpek kuyruktan daha akıllıdır. Eğer kuyruk daha akıllı olsaydı, o köpeği sallardı.” Pardon, duyamadım; Trabzonspor’un durumu mu? Ya ne ilgisi var kardeşim, film anlatıyoruz biz burada, film!…