Ameliyat Masası

Kadınlar Venüs’ten, Erkekler Mars’tan, Yabancılar sa Van’dan

Ne yalan söyleyeyim, cumartesi akşamı canlı olarak yayınlanan Stutgart-Fenerbahçe maçını seyretmemiş olsaydım bu hafta artık “yabancı oyuncu transferi” dışında bir konuda yazacaktım. Gerçi, daha sinirim yeterince yatışmamıştı, altışar yabancılı bir ligi içime sindirmeyi asla başaramıştım; ama aynı alanda dolaşıp sizleri sıkmak da istemiyordum. Lakin dedim ya, o maçı seyrettim bir kere.

***

Fenerbahçe’yi penaltılarla yenip Yayla Kupası’nı kazanmak doğrusu çok hoşuma gitmişti. Elbette olaya olumsuz tarafından bakan münafıklar çıkacaktı. Onlar, “dağ” tatil köyünde kurulan bir kadroya, “ova” reklamlı forma giydirerek ancak “yayla” kupasını alabilirsiniz, diyeceklerdi. Ama olsundu. Ben Trabzonspor’un irili ufaklı her başarısıyla mutlu olmasını bilen gerçek bir taraftardım. Hem Trabzonspor’un sadece küçük başarılar elde edebildiği bir dönemde başka ne yapabilirdim ki ?

***

Şunu hemen ifade edeyim. Bizim yendiğimiz Fenerbahçe, gerçekten çok iyi bir takım. Alpay-Oktay ikilisinin eksilmesi tabii ki önemli; ama adamların kadrosu hala muhteşem. Bunun birincil nedeni de çok iyi yabancı oyuncular transfer etmiş olmaları. Ben bildim bileli, Rıdvan’lı ve 103 gollü sezon dışında, Fenerbahçe bu kadar kolay hücum edip bu kadar rahat pozisyon bulmamıştı. Stutgart maçını izlerken, için için kendime acaip kızdım, çünkü Fener’i seyretmekten zevk aldığımı hissettim.

***

Benim seyrettiğim Fenerbahçe’de, Lazetiç’in, Revivo’nun ve Anderson’un takıma büyük katkıları var. O takıma bir de Rapayiç ve Mirkoviç gelecek. Hadi yaşı ilerlemiş İsveçli’yi saymayalım, gerisi hep Avrupa’da piyasası olan oyuncular. Yani, Fenerbahçe yönetimi bu sene çok isabetli yabancı transferler yapmış. Kendilerini tebrik ederim. Ayrıca Fenerbahçe yönetimine bu şansı sağlayan diğer tüm yönetimleri de canı yürekten kutlarım. Özellikle de Trabzonspor yönetimini.

***

Spor elbette bir oyun; ama çarpıcı olsun, kolay anlaşılsın diye şöyle bir düşünelim şimdi: Bir süper güçle savaşa hazırlanıyorsunuz. Düşmanınız size teklif getiriyor, nükleer silahların kullanımı serbest olsun, diye. Biz vatandaşız, ne biliriz ; ancak bizi yönetenler bir cevap vermek durumunda. Onlar da işi delikanlılığa vuruyorlar: “Olsun be, onlar da serbest olsun!” İşte size başlamadan bitmiş bir savaş. Zira düşmanınızın elinde nükleer silahın alâsı var, sizde ise numunelik bir tane yok. Yenildiniz, mahvoldunuz, haritadan silindiniz!..

***

Hadi Trabzonspor kendi kendine zarar vermeyi adet haline getirdi, ya diğer Anadolu kulüplerine ne oluyor? Güya yabancı transferini serbest bıraktırıp iç piyasadaki rakamları düşürecekler. Kendi alt yapısındaki oyuncudan daha yeteneksiz bir yabancıya dövizleri verip Türk oyuncusunun değerini düşürmek gibi bir ekonomik politikaya gülmekten başka ne yaparsınız Allah aşkına? Hele, son yıllarda fiyatı düşen yegâne oyuncular Trabzonspor’un bir yıl önce 17’ye vermeyip bir yıl sonra 7’ye bıraktığı Ogün ve Abdullah olmuşssa.

***

Ben, Gençlerbirliği ile Gaziantepspor’a bir şey demiyorum. Onların başkanları, ya doğuştan bir yeteneğe sahipler, ya sonradan kursa gitmişler ya da beyinlerine “mikroçip” falan taktırmışlar. Üç kuruşa yabancı oyuncu bulup otuz liraya büyük kulüplere pazarlamakta üstlerine yok. Onlara helal olsun. Ancak diğer kulüplere yazık. Bana kalsa, yabancı oyuncu transferini mümkün olduğunca zorlaştırırım. Tıpkı, geçen cumartesinin bombası “lüks otomobil ithali” konusu gibi. Nasıl ki, Ferrari alacak adam bu arabayı yurda Van’dan sokmak zorunda kalacak, yabancı oyuncu işini de aynı kurala bağlarım. Zaten Trabzonspor Kulübü, geçen yıl, “Tetteh” nam topçuyu Van üzerinden ithal ederek bu sistemin işletilebilirliğini dosta düşmana göstermemiş miydi? 31 Temmuz 2000