En İyi Yardımcı Takım
Trabzonspor kurumunun en çok övündüğüm özellikleri nedir biliyor musunuz? Mertliği, yiğitliği… Bizim, doksan dakikayı mağlup tamamladığımız o karlı zeminde Fenerbahçe olsaydı, acele terketmişti sahayı, hava soğuk ve çizgiler kayıp, diyerek. Ama biz yapmadık, yenildik ama kaçmadık. Ah bir de maçtan sonra soğuğu ve karı mazeret olarak sürmeseydik ortaya, rakip takımın da aynı şartlara maruz kaldığını unutmadan. Keşke güldürmeseydik kendimizi, kardan adamlara bile…
***
Spor basınının ilginç özelliklerinden biri de, bizim puan kaybettiğimiz maçların hakemini öve öve bitirememeleri. Bu hafta da, bir gazete, bizim maçın hakemini haftanın hakemi ilan etti. Halbuki, Çanakkale’de gerçek bir hakem faciası yaşanmıştı. Kırmızı top, kömür tozundan çizgi falan demiyorum, konu çok farklı. Bu ülkenin en büyük futbol yıldızlarından biri, belki de kariyerinde ilk kez ofsayta düşmemek için adımlarını rakibine göre ayarlamıştı. Ancak hakemler yine de atağı kestiler. Oysa bu, tarihi bir andı ve ne yazık ki, hevesimiz kursağımızda kaldı…
***
Denizci Hoca diyordu ki: “Bu çocuklarla savaşa bile giderim”. Dünya hali işte… Kader karşısına, Çanakkale Savaşı’nın yıldönümünde, Kırım Harbi’nin hava koşullarını çıkardı. Hoca, dediği gibi savaşa gitti ve fakat dönemedi. Benim tavsiyem, bir de Sakarya Meydan Savaşı’nı denemesi. Yükselme grubundaki durumlarına bakılırsa tam dişimize göre bir düşman. Üstelik iklimi de müsait!..
***
Hoca da, kendi çapında haklı tabii. Diyor ki, “Ne güzel, eski sistemi yeniden kurduk, Dardanel’i Bekir Barçın’a izlettirip gerekli önlemleri aldık. Lakin kar yağışını hesap edemedik”. Değerli hocam, kurumlaşma dediğimiz şey yavaş yavaş gerçekleşiyor işte. GM’yi tribüne çıkardık, yeni yardımcı ve izlemci atadık; demek ki bir de meteoroloji uzmanı istihdam etmek gerekiyormuş. Onu da hallederiz evvelallah…
***
Yöneticiler, takımdaki sıkıntının psikolojik olduğu görüşünde. Teknik kadronun teşhisi de aynı. Eee, bizler yıllardır bu konuyu dile getiriyoruz. Yine de, bir psikolog görevlendirmeye gerek görmüyoruz. Neyse, neyse… Şu, meteorolog işi de bir hallolsun hele!..
***
Ve bir adet demeç… Çanakkale bozgununa kadar tüm maçlarımızı kazanmaya mecburmuşuz da, artık mahkum olmuşuz. Doğru söze bravo vallahi. Biz de, ağzımız laf yapıyor, elimiz has yazıyor, diye kurulmuşuz bu köşeye. Oysa, Trabzon insanının her birinin her dediği bir “hikmet”miş. Bilememişiz…
***
Aslında, telaşa hiç mahal yok. Biz yenildik; ama rakibimiz de kendi sahasında Altay’a boyun eğdi. Samsunspor’dan söz ediyorum. Hani, 4-0 yendik, diye Gençlerbirliği ve Galatasaray afetlerinin cezalarını silip birer milyar da prim dağıtmamıza neden olan takım. Yönetim o maçtan sonraki kararı ile hedefini açık açık belli etmişti zaten. Şimdi müsterih olsunlar, UEFA Kupası garanti…
***
Karadeniz kentleri arasındaki futbol çekişmesini bir türlü içime sindiremiyorum. Samsun maçından sonraki demeçler hiç hoş değildi, tıpkı Samsun’da gördüğümüz muamele gibi. Ya Rizespor’a ne dersiniz? İstanbul’daki Sarıyer maçlarını sadece 50 taraftar izlediğinde ne düşündüler acaba? Rize’ye gelen Fenerbahçe’yi karşılayacak binlerce futbolsever bulunmuştu oysa. Sen çıktın, ben indim; kime ne faydası var? Karadeniz takımlarının ortalama derecesini yükseltsek ya hep birlikte…
***
Ankara’daki Şekerspor maçı sonrasıydı. Ali Savaş, oyuna son dakikalarda girip iki şık hareket yapan Jamarauli hakkındaki düşüncemi sordu. Birçok yazar gibi Ali kardeşim de, maça Gürcü oyuncu ile başlama taraftarıydı. Bence Jamarauli’nin 15 dakikası ile 90 dakikası arasında bir fark yok, dedim. “Kaç dakika oynarsa oynasın, sadece iki güzel hareket yapıyor, ayrıca fizik gücü çok düşük ve teke tek driplingi yok.” Aradan haftalar geçti ve maalesef haklı çıktım. Maalesef, diyorum; zira, Gürcü’nün bana mutlu bir mahçubiyet yaşatmasını tercih ederdim. Boşa dememiş düşünür “Ya haklı olursun, ya da mutlu” diye…
***
Oscarlar sahiplerini buldu, Bariç ödül alamadı. Hırvat yine de halinden memnun. Şampiyonluk kupasını alma şansı arttı çünkü. Bana sorarsanız, bu Oscar işinde haksızlık var, derim. Trabzonspor’a “En İyi Yardımcı Takım” ödülü verilmeliydi mutlaka. Hem, rakipleri şampiyon olsun, diye elinden gelen yardımı ardına koymuyor, hem de Oscar rekortmeni Titanic gibi buzdağına çarptı garibim. Daha ne yapsın yani?..