Ameliyat Masası

Denemeye Tamam, Yanılmaya Devam

Bana kalırsa, çeşitli ülkelerden Trabzon’a ve Riva kampına bazı oyuncular getirtilmesini basit bir deneme işlemi olarak görmemek gerekir. Bu olay aynı zamanda bir ulusal tanıtım  kampanyasıdır da. Brezilya, Macaristan  ve  Bulgaristan’tan  pırıl   pırıl  gençlerin  Türkiye’ye  gelip  ülkemizi, insanımızı  ve  şiş  kebabımızı tanımaları , ülkelerine   dönünce  de   dostlarına   sitayişle   bahsetmeleri   çok   güzel   bir   fırsattır.  “Düşünün  Antalya’da  mutlu  bir  Hollandalı”  gibi  yani…

                                                           ***

Özkan Hoca , Riva’da oyuncu denerken meğer Şenol Hoca da Antalya’da , Fransa ve Fil Dişi Sahilleri  nüfusuna  kayıtlı  iki  oyuncu deniyormuş… “ Karadeniz’in neleri meşhurdur ? ”  sorusunun  cevabı  ,  “ Fındığı , çayı , hamsisi , fıkrası  ve  bir  de  denemesi ”  şeklinde  yeniden  düzenlenmiştir. Bilgilerinize…

                                                           ***

Asbaşkan Hikmet Onur , bu deneme işi için diyor ki “ Sonuç alamadığımız deneme-yanılma metodundan vazgeçtik ”. İlahi Hikmet Bey !  “Deneme” metodundan vazgeçmek mesele  değil , “yanılma”  işinden  nasıl  kurtulacağız  siz  asıl  onu  söyleyin…

                                                           ***

Başkan  Yılmaz , “ Trabzonspor  ligin  en  çok  gol  atan  takımlarından  biridir , golcüye  ihtiyacımız  yoktur ” diyor  ama  gazetelerde  yayınlanan  1997  yılı  istatistikleri  farklı  bir  durum  yansıtıyor. Trabzonspor dört  büyükler  içinde  en  az  gol  atan  takım. Beğenmediğimiz  savunma  ise  Fenerbahçe’den  sonra  ikinci  sırada. Tamam , biliyorum ; dünyadaki  en  büyük  yalan  istatistiktir. Ama   yine  de  insanın  içine  bir  şüphe  düşüyor  işte !..

                                                           ***

Doğrusunu  söylemek  gerekirse  ben  hiçbir  zaman   yabancı  bir  golcü  alınacağına  inanmadım. Başkan  Yılmaz  ,  havuzdan  dört  aydır  para  alamadığımızı  açıkladığında  ise  birden  adımın  “ Emin ” olduğunu  hissettim. İnşallah  yönetim  şu  kalan  beş  günde  bir  oyuncu  alır , ben  de  “ Mahcup ”  olurum. Yoksa ,  maazallah , binlerce  Trabzonsporlu  sezon  sonunda  yine   “ Mahzun ”  diye   çağrılacak…

                                                           ***

Şimdi  de  konuya  farklı  bir  açıdan  bakalım  ve  yabancı  sorununun  temel  kaynağını  görelim. Bizim  yönetim , asıl  hatayı , sezon  başında   dördüncü  yabancıya  izin  isteyen  İstanbul  kulüplerine  destek  çıkarak  yapmıştı. Dört  yabancılı  sistemin ,  parasal  açıdan  bizden  çok  daha  güçlü  olan  İstanbul  kulüplerinin  lehine  olduğu  açıktı. Yani , sorun  da ,  soru  da  ortada : “ Eğer biz  de  dört  yabancıdan  yanaysak ,  neden  dördüncü yabancıyı  transfer  etmiyoruz ?  Eğer  fazla  yabancıya  ihtiyacımız  yoksa , o  zaman  kimin  için  istedik  biz   bu  dördüncü  yabancı  hakkını ?..”   

                                                           ***

Aslında  ,  hiç  kimse  Trabzonspor’a  pahalı  bir  yabancı  oyuncu  almak  zorunda  değil  elbette. Ancak , göreve  gelirken  önceki  yönetim  yıldız  yabancı  transfer  etmemekle   suçlanmışsa  iş  değişir  tabii. Oysa  en  baştan , yabancı  oyuncunun  pahalı ve riskli  olduğu ,  alt yapı  ve  yerli oyuncuya  yönelik  bir  politika  izleneceği , taraftardan  bu  konuda  destek  beklendiği  söylenmiş  olsaydı , bugün  böyle  bir  beklenti  olmayacaktı  camiaada. Birbirimize   karşı  açık   olursak  yolumuz  da  açık  olacaktır.

                                                           ***

İki kulüp ,   iki başkan , bir başkan vekili , dört futbolcu , üç  ayrı  kentte  on  küsur  imza , iki buçuk yıl , bir buçuk yıl , altı ay gibi süreler  ve  milyonlarca  dolar… “ İlie-Tarık , Mosheou-Faruk ”  kafiyeli  transferi  tamamına ,  kulaklarımızla  gözlerimiz ise huzura  erdi. Vatandaşa  geçmiş ,  Sefa  Sirmen’e   hayırlı  olsun…