Fotomaç Yazıları

Transformasyon ve FlashForward

Şenol Güneş bir kez daha imzayı attı. Bilir misiniz, bir teknik direktörün en önemli enstrümanıdır kalem. Övgülerle gelip sözleşme imzalarken ve Başkan “Şık olur” dediğinde istifasını yazarken kullanacaktır onu.

Görevi bırakan Broos, soyadıyla kafiyelidir ya da Genel Başkan Obama da kullanıyor diye, onun beklediğinden çok daha kısa sürecek sözleşmesini Cross kalemle mi imzalamıştı acaba? Bugün 21 patentli kalem çeşidiyle Nasdaq borsasında işlem gören çınarın fidanını diken Richard Cross, işe ahşaptan mamul kalemlere altın ve gümüş kaplama yaparak çıkmıştı yola, zamanında “Sanayinin arı kovanı” şimdi ise “Rönesans şehri” diye adlandırılan Providence’dan. Samuel Finley Breese Morse 65 kilometre mesafeli ilk telgrafı çekeli henüz 2 yıl olmuştu. Amerika Birleşik Devletleri, Teksas üzerinde hak iddia eden Meksika ile savaşırken, bir yandan da dikiş makinesi icat ediliyordu. Bir Trabzonspor başkanının büyük havayla transfer ettiği İngiliz futbolcuya “Gol makinesi diye aldık çamaşır makinesi çıktı” diyebilmesi içinse daha 1,5 asır geçmesi gerekecekti.

Hatırlayabildiğim ilk televizyon dizisi Kaçak’tır. Son bölümünü vekillerin de seyredebilmesi için meclis bile tatil edilmişti. Yapımcıların farklı ülkelerin sosyo-kültürel yapılarına uygun 6 ayrı final çektiği söylenmişti. Biz, yılları Komiser Gerard’dan kaçmakla geçen Doktor Richard Kimble’ın masum olduğu sonu tercih etmiştik. Suçsuz yere çok sevdiği eşini öldürmekle suçlanan İndiana’lı doktor rolünde David Janssen’i izlemiştik. Çeyrek asır sonra, çok sevdiği ve oyuncu olarak 6 kez şampiyonluk yaşadığı Trabzonspor’un 7. şampiyonluğunu katletmekle suçlanan Şenol da dizinin müdavimlerindendi herhalde.

Kaçak şimdilerde Digiturk’ün MyMax adlı 5 nolu kanalında veriliyor sabahın yedisinde. Saat dokuzdaki Providence gibi onu da izleyemiyorum. Benim takip edebildiğim az sayıdaki diziden biri 6 nolu DiziMax’te yayınlanan FlashForward. Filmlerde, dizilerde sık kullanılan sisli bir fonda geçmişi hatırlama konseptinin aksine insanların ileriyi görmesi konu ediliyor. Çok ilginç olan, dünyadaki herkesin 137 saniyelik toplu bir bilinç kaybı sırasında 6 ay sonraki halini görmesidir. Bu sırada hiçbir şey görmeyenlerin ise o 6 ay sonra ölmüş olacağı düşünülür.

Digiturk kumandanızın “info” tuşuna basarsanız dizinin “Tor Books” adlı kitaptan uyarlandığını söyler. Ancak bu medyanın transfer haberlerinde sıkça gördüğünüz türde bir dezenformasyondur. Doğrusu, Tor Books’un Tom Doherty Associates yayıncılığın iki serisinden birine verilen ad olduğu, diziye ise Kanadalı bilim-kurgu yazarı Robert Sawyer’ın aynı adlı romanının temel alındığıdır. O Kanada ki, 10 milyon kilometrekare yüzölçümü ile dünyanın ikinci genişlikteki ülkesidir, sessiz sedasız. A.B.D. ise, 9,3 kilometrekare alanı ve en iyi Cross kalem taklidi üreten ülke unvanı ile 3. sırayı kapan Çin’den sonradır sıralamada. O Kanada ki, bayrağında çokları tarafından Çınar yaprağı zannedilen Akağaç yaprağı vardır.

Akağaç şurubu, Kuzey Amerika’da çok kullanılan bir gıda tatlandırıcısıdır. Bizde ise genetiği değiştirilmiş organizma olan bir tür mısırdan üretilir çoğu tatlandırıcılar. Genetiği değişmiş ürün yiyen insanın da genetiği değişir mi, yanıtı zor bir sorudur; ama Trabzonspor’un genetiğinin değiştirilmeye çalışıldığı, bu transformasyonun kimler tarafından bilerek ya da bilmeyerek yapıldığı ayrı bir tez konusudur. Asırlık bir futbol çınarı olan Trabzon kentinin geleneklerine ve terbiyesine aykırı her hareketin, bizzat öz Trabzonlular tarafından da gelse incelenmesi ve arındırmaya tabii tutulması bilimsel bir titizlik isteyen etik bir meseledir. 

Broos bir güneşli bir günde imzayı atarken, futbol kamuoyunun çok büyük bir kısmı, Trabzonspor yönetimimin ilk Kore seferinde bağlantı sağlayamadığı Güneş’i yıl sonunda getirmeye çalışacağını düşünüyordu. Altı ay sonrası için FlashForward’ı olmayan nadir insanlardan biriydi Hugo, kısa ama zor, Cross ile Books kelimelerinin karışımı gibi görünen soyadıyla. Ülkesinde verdiği röportajdaki ezan sesi kısmı yıprattı onu en çok da Christmas’a 1 ay kala ülkesine dönmek zorunda kalırken. Oysa, tutucu Anadolu insanının kalbini kazanmak için büyük bir sürpriz yapmak, meselâ Ünal, Metin, Turgut ve Caner’le birlikte danaya girmeyi düşünüyordu belki de Kurban’da. Lâkin sadece uçağa binecek kadar şans biçmişti kader ona.  

Bu kadar sık ve çok yabancı hoca ve oyuncu getirip gönderdiğimiz için bu kadar kısa zamanda bu denli büyüyebildi belki de Türk Hava Yolları. Yeni limanlar, yeni terminal binaları açılıyor hep. Trabzonspor Başkanı’nın kardeşinin CEO olduğu firma en başarılısı bu alanda. Yine de havalimanı sayısında dünyanın ilk 10’unda değiliz. Broos’un medeni ama ufak çaplı ülkesi de yok tabii ki sıralamada. A.B.D. açık ara birinci, Kanada 5. sıralamada. Broos’un Belçika’sının da dereceleri var ama: kahve tüketiminde 4., çikolatada 3. ve şişe suyunda 5.ler. Şekersiz kahve ile çikolata yiyip üzerine su içiyorlar zahir. Broos’un menüye bir de konyak eklemiş olma olasılığı yüksek. Trabzon’dan kurtuluşunu kutlamak için hani.

Her geçen yıl genetiğiyle oynanan oynana artık GDO da denebilecek hale gelen Trabzonspor’un CEO’su Sadri Bey, kadro dışı bıraktığı 5 oyuncusu ile empati yapabilmek için olsa gerek son maçta yerini almazken bayram kutlamasına da katılmadı. Başkanın bugüne kadarki beyanatları da bakanlık yapmış, baba dostumuz değerli babasından aldığı genetik mirasla uyum gösteremedi. Lâkin olur böyle değişimleri dönüşümleri transformasyonlar.

Bildiğiniz gibi, kamuoyunda bugün domuz gribine yakın düzeyde tartışmaya neden olan GDO’ların yarattığı sosyal sarsıntıya benzer bir etkiyi edebiyat dünyasında yaşatan Kafka’nın Almanca eseri “Die Verwandlung” Türkçe’de Dönüşüm, Değişim ve Metamorfoz adlarıyla yer almıştır. Bir gezici pazarlamacı olan Gregor Samsa’nın bir sabah kalktığında haşereye dönüşmüş olduğunu fark etmesinden hareket eder öykü. Ve kendisi ile çevresindekilerin bu transformasyondan nasıl etkilendiklerini anlatır, felsefenin kralını yaparak.

Aslında, size bir şey söyleyeyim mi, insanın sağlam bir hayat felsefesi yapması için, öldükten sonra tüm yazdıklarının yakılmasını istemesine rağmen oyuna gelerek ünlü olan Kafka’yı, ya da “Jenseits von Gut und Böse” yani “İyinin ve Kötünün Ötesinde”nin yazarı Nietzsche’yi veya André Comte-Sponville’i okuması şart da değildir. Bunlar sadece edebi sünnetleridir insan ruhunun. Kişisel ama geçerli bir felsefe için ebedi farz ise yaşadığını anlamasıdır bireyin. Şenol Güneş, futbol dünyamız dahilinde felsefenin kralını yapan, bizzat yaşamış bir değerdir üçüncü bin yılda. Az konuşan bir başkan ve sabırlı bir camia ile Trabzonspor’u aslına döndürebilecek yaşam koçluğunun en münasip adayıdır kuşkusuz. Gözlerimizi yumduğumuzda ondan beklentimiz, 6 ay sonrası için değil ama makul bir süreyi takiben, kendisinin birçok zaferini radyodan o tatlı sesiyle anlatan Fenerbahçeli Halit Kıvanç’ın yazar oğlu Ümit’in Trabzonspor kitabına yazdığı birkaç cümleyi es geçmemesi ve yılların o lanet transformasyonunu ters yüz etmesidir: Futbolumuzda hoş bir meltemdi Trabzonspor. Ondan alaturka yöntemlerle bir klima yaratmaya çalıştılar. Biz o Trabzonspor’u geri istiyoruz. Rüzgar olsun yine…